Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği- Asıl olanın malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamayacağı- Kanun koyucu aksini murat etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olacağı-
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında, vekaletnamede yurt içinde bir adres bildirilmesine rağmen, borçlunun iddiasının yurt dışında yaşadığına dayalı olması nedeniyle bu adresin borçlu tarafından kabul edilmediği gerekçesiyle İİK’nın 134/2. maddesinde yer alan yurt içinde adres gösterme koşulunun sağlanmadığı belirtilerek sonuca gidilmiş ise de; vekili vasıtasıyla şikayete başvuran borçlu tarafından verilen vekaletnamede yurt içi adresinin bildirilmesinin yanı sıra, takip dosyasında yapılan tebligatların bu adrese tebliğ edilmesi ve adresin, borçlunun mernis adresi olması nedenleriyle söz konusu gerekçeye itibar edilmemiş olduğu-
Şikayetçi/borçlu aleyhine ihale bedelinin %10'u oranında para cezasına hükmedilmiş ise de, 7343 sayılı Kanun'la değişik İİK.'nin 134/5-3 maddesi gereğince fesih gerekçeleri ve fesih isteyenin sıfatı göz önünde bulundurulduğunda davanın ihale sürecini uzatmaya matuf olmadığı görülmekle, Anayasa'nın 13.maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesi de nazara alınarak ihale bedelinin %10'u olarak belirlenen para cezasının %5 oranında belirlenmesinin hak, nesafet ve ölçülülük ilkelerine uygun olacağı-
Harcın yatırılmamasının yaptırımının, "...davanın açılmamış sayılması," harç yatırılmakla birlikte teminatın yatırılmamasının yaptırımının ise "...davanın dava şartı noksanlığından usulden reddi" olduğu- Mahkemenin şikayetçinin İİK'nın 134. maddesinde belirtilen ilgililerden olmayıp, ihalenin feshi davasının görülebilmesi açısından nispi harç ve teminat yatırmak zorunda olan, başka bir deyişle kanunda belirtilen istisnai kişiler dışında kaldığına ilişkin tespit ve gerekçesinin yerinde olduğu- Her ne kadar şikayetçi nispi harç ve akabinde teminatı yatırmamış ise de Mahkemenin harç yatırılmasına ilişkin ".................. TL nispi harcın davacı tarafından gelecek celseye kadar dosyaya yatırılmasına, aksi taktirde davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına (ihtar edildi)" şeklindeki ara kararının 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun olmadığı, yasaya uygun olmayan ara kararının hukuki sonuç doğurmayacağı- Mahkemece şikayetçiye Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun şekilde "...Davacı/şikayetçiye ................ TL nispi harcı yatırması için gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, aksi taktirde davanın işlemden kaldırılacağının ihtarına (ihtar edildi)" şeklinde oluşturulacak ara kararı ile süre verilmesi ve akabinde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak karar verilmesi gerekirken nispi harç yatırılmamasını HMK'nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartı olarak niteleyerek sonuca gidilmesi ve hususun Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmesi hatalı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasının gerektiği, mahkemece yapılacak işin öncelikle şikayete konu taşınmazlar ve bu taşınmazların toplam ihale bedeli belirlenerek bu bedel üzerinden hesaplanacak olan nispi peşin harcı tamamlaması için Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca işlem yapmak ve harç yatırılırsa akabinde teminatı yatırtıp, sonuca gitmek olduğu-
Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber süresinde şikayet hakkının kullanıldığı hallerde icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında incelenmesinin mümkün olduğu- Bu durumda mahkemece borçlunun fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazları konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek taşınmazın değerinin belirlendiği tarih esas alınarak bilirkişi tarafından tespit edilen değerin ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
İhale bedelinin, İİK.'nun 129. maddesinde öngörülen kriterlere uygun olmamasının, tek başına ihalenin feshi sebebi olup; mahkemece re’sen nazara alınması gerekeceği- 7343 sayılı Kanun’la değişik İİK’nun 134/5-3. maddesi gereğince, fesih gerekçeleri ve feshi isteyenin sıfatı göz önünde bulundurulduğunda, davanın ihale sürecini uzatmaya matuf olup olmadığı değerlendirilerek, Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesi nazara alınmak suretiyle para cezası miktarının belirlenmesi gerekeceği-
İhalenin feshi talepleri üzerine yatırılması gereken harç ve gösterilmesi gereken teminatlar-
Toplu rehinde amacın; tek bir alacağın birden fazla taşınmaz ile teminat altına almak olduğu- Dolayısı ile birden fazla taşınmaz üzerinde kurulu rehinler arasında hukuki bağlılık ve bu bağ içerisinde alacaklının alacağını tahsil etmesinin asıl olduğu- Rehinli alacaklının teminatı ne denli fazla olursa olsun temelde alacağını ancak bir kere elde edebileceğinin de unutulmaması gerektiği- Böylece rehinli taşınmazlardan birisinin paraya çevrilmesi halinde rehinli alacaklı alacağını tahsil etmişse artık diğer taşınmaz üzerindeki rehnin konusu kalmayacağı ve rehnin sona ereceği- Kısacası alacaklı alacağının tutarını bir kez isteyebileceği- Alacağı tümüyle karşılandığında bütün taşınmazlar hakkındaki rehin hakkının sona ermesi gerekeceği- Toplu rehin durumunda ipotek alacaklısı, alacağı gününde ödenmemişse, açıklanan yasa hükmü gereği üzerinde toplu (birlikte) rehin kurulmuş olan taşınmazların her birinin aynı zamanda satılmasını talep etmek zorunda olduğu- Bu zorunluluğun alacaklının istediği taşınmazı sattırarak keyfi davranmayı önlemeye yönelik olduğu-
Y 12. HD.'nin "ihalenin feshine karar verilemeyeceğine" dair "önceki" bozma kararının kesin nitelikte olduğu, Y 12. HD.'nin sonraki bozma kararının ise önceki kesin bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olduğu- Y 12. HD.'nin önceki kesin nitelikteki bozma kararına uyularak verilen BAM kararının, Y 12. HD.'nce önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde bozulması üzerine İDM'ce bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin Y HGK'nca yapılacağı- Şikâyetlerde temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasının mümkün olmadığı- HMK m. 373/6 uyarınca, Yargıtay Dairesinin iki zıt bozma kararından hangisinin uygun olduğuna ya da bunların dışında başka bir çözüm seçeneğinin bulunup bulunmadığına üçüncü defa Özel Dairenin değil de Y HGK'nun karar verebileceği, anılan 6. fıkranın da usulî müktesep hakkın istisnalarından olduğu- Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaza dair üçüncü kişi tarafından tapu iptali tescil davası açıldığı ve bu davada verilen kararın, satış kararı ve ihale tarihinden önce kesinleşmiş olduğunu, önceden tapuda ihtiyati tedbir şerhi verildiğini öğrenen ihlale alıcısının, taşınmazın esaslı vasıflarındaki bu hatayı, “..ihale bedelinin iadesi…" talepli icra müdürlüğüne sunduğu dilekçeyle öğrenmiş olduğu- İhalenin feshi istemi, ihale alıcısı üçüncü kişinin taşınmazın esaslı vasıflarındaki hatayı icra müdürlüğüne sunulan dilekçeyle öğrendiği tarihten yedi günlük şikâyet süresinden sonra yapıldığından, hak düşürücüden sonra yapılan ihalenin feshi isteminin re'sen süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği- "Haciz işleminin geçerli olduğu ancak, ihale alıcısının ihale tarihinde tapu iptali ve tescil kararı verildiğini bilmediğinden ihalenin feshi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İcra müdürlüğüne, gazete ilanı konusunda, her iki tarafın menfaati gözetilmek koşulu ile bir takdir yetkisi tanındığı; icra müdürünün ilanın nerede ve nasıl yapılacağı yönündeki takdiri mahkemece denetlenmesi gerekeceği-Mahkemece, şikayete konu taşınmazların düşük bedelle ihale edilmiş olmaları ve ihaleye katılımın az olması, yapılan satış ilanlarının yetersiz olduğunu ortaya koyduğunun kabulü ile ihalelerin feshine karar verilmesi gerekeceği-