Genel mahkeme ile icra mahkemesi arasında yargılama usulü, ispat vasıtaları ve uygulanan kanun maddelerinin farklılık içermesi, icra mahkemesinin dar yetkili olması, kural olarak icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaması gibi özelliklerin yanında Yargıtay 3. ve 12. Hukuk Dairelerinin temyizen inceleme konusu yaptığı işlerin aynı mahiyette bulunmaması hususu da dikkate alındığında içtihadı birleştirmeye yer olmadığı-
2. Ağır Ceza Mahkemesinin ilamının incelenmesinde; yapılan yargılama sonucunda sanığın bilgisayar ortamında oluşturulmuş ve duruşmada incelendiğinde iğfal kabiliyeti bulunan 65.000 TL’lik sahte senedi üretip işleme koyduğu anlaşıldığı- Sanık ...’un resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı mahkumiyetine karar verildiği, iş bu kararın 11.04.2017 tarihinde kesinleştiği- Bu durumda, 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.04.2017 kesinleşme tarihli ilamına göre, takibe dayanak bono sahte olarak oluşturulduğundan, alacaklının kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapmasına olanak bulunmadığı- Buna göre, anılan Ağır Ceza Mahkemesi kararının, Dairemizin bozma ilamından sonra ve bozma üzerine verilen karardan önce kesinleştiği, Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının yerel mahkemece nazara alınmasının zorunlu olduğu anlaşılmakla, şikayetin kabulü ile takibin İİK’nun 170/a maddesi uyarınca iptaline-
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, TMK'nun 28/1. maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyetinin son bulacağı, bu durumda mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davaların, tarafın ölümü ile konusuz kalmayacağı, mirasçılara duruşma gününün tebliği gerekeceği, somut olayda istem, zamanaşımı şikayetine ilişkin olup, talep konusunun malvarlığına ilişkin olduğu, bu durumda mahkemece mirasçılara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek, davayı takip eden mirasçılar yönünden hüküm ifade etmek üzere talebin sonuçlandırılacağı-
6762 sayılı TTK.'nun 726. maddesini değiştiren 6273 sayılı Kanunun 7. maddesinin yürürlüğe girdiği 03.02.2012 tarihinden önce ibraz süresi dolan çeklerde zamanaşımı süresinin 6 ay, ibraz süresi bu tarihten sonra dolan çeklerde ise 3 yıl olduğu-
Bir alacağın ilama bağlanmış olması halinde, takas ve mahsuba konu edileceği tartışmasız olup, takas ve mahsup yapılabilmesi için ilamın kesinleşmesinin de zorunlu olmadığı, ilama dayalı takas itirazının, icra mahkemesinde her zaman ileri sürülebileceği-
Şikayete konu icra takip dosyasının incelenmesinde; borçlu hakkında 07/10/2009 tarihinde başlayan takibin kesinleşmesi üzerine, alacaklının 2009 ve 2010 yılları içerisinde haciz taleplerinin bulunduğu, en son 14/06/2010 tarihli haciz talebi üzerine zamanaşımının kesildiği anlaşılmış ise de; bu tarihten sonra 06/05/2014 tarihli yenileme talebi ve 13/05/2014 tarihli haciz talebine kadar, borçlu yönünden zamanaşımını kesen hiç bir işlem bulunmadığı görüldüğünden, adı geçen borçlu yönünden 3 yıllık bono zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü gerekeceği, o halde; mahkemece, İİK'nun 71/son maddesi göndermesiyle uygulanması gereken aynı Kanun'un 33/a maddesi uyarınca, şikayetin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Takibin iptaline ilişkin davanın kesinleşmesi beklenmeden tasarrufun iptali davasında "davanın konusuz kalması sebebi ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu-
6762 sayılı TTK.'nun 726. maddesini değiştiren 6273 sayılı Kanun'un 7. maddesinin yürürlüğe girdiği 03.02.2012 tarihinden önce ibraz süresi dolan çeklerde zamanaşımı süresinin 6 ay, ibraz süresi bu tarihten sonra dolan çeklerde ise 3 yıl olduğu-
Borçlu vekilinin, asıl şikayet dosyası ile birleşen itirazında ....... Aile Mahkemesi'nin 05/12/2012 tarihli tedbir nafakasına ilişkin ara kararına dayalı olarak .......... İcra Müdürlüğü'nün ......... E. sayılı dosyasında başlatılan ilamsız takipte, takibin kesinleşmesi sonrası borcun kısmen ödendiği iddiası ile İİK 71/1. maddesi uyarınca takibin iptalini talep ettiği, yapılan ödemelerde nafaka borcuna ilişkin açık atıf yer almadığı gibi, aylık nafaka miktarı ve bu miktarın katları şeklinde ödeme bulunmadığı, yapılan ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğunun da ispat külfeti üzerine düşen borçlu tarafından ispatlanamadığı anlaşılmış olup açıkça nafaka borcuna atıf bulunan 15/02/2013 tarihli 2.100 TL'lik ödeme yönünden şikayetin kısmen kabulü ile bu kısım yönünden takibin iptaline, kalan alacak kısmı yönünden itirazın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibinin tarafı olmayan şirketin, icra takibine ilişkin zamanaşımı şikayetinde bulunması mümkün olmadığından istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, adı geçen yönünden de zamanaşımı gerçekleştiği gerekçesiyle şikayetin kabulüne karar verilmek suretiyle icranın geri bırakılmasına dair hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-