Takibin dayanağı genel kredi sözleşmesi olup, Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesinde belirtildiği üzere, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacağın on yıllık zamanaşımına tâbi olduğu- Alacaklı vekilinin haciz talep etmesi üzerine 04.05.2005 tarihinde tapu sicil müdürlüğüne yazı yazıldığı, 22.08.2014 tarihinde ise dosyanın yenilenmesinin talep edildiği anlaşıldığından, on yıllık sürenin geçmediği ve zamanaşımının gerçekleşmediği-
Örtülü ticari işletme devri iddiasına dayalı alacağın tahsili isteminde; çekini, illetten mücerret olması, kayıtsız şartsız bir borç ödenmesi anlamına gelmekte olduğu, temel ilişkiden kopuk bir çekin düzenlendiğini kabul etme olanağı bulunmadığından, mahkemece davanın faturaya dayalı alacak davası olarak ıslah edilmesinin mümkün olduğu nazara alınarak, ticari işletme devri hususunda değerlendirme yapılıp, böyle bir devrin varlığı halinde asıl borçlu ile birlikte davalının da müteselsil sorumlu ve bu sorumluluk nedeniyle de davacının talep hakkının oluşacağı-
Takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun zamanaşımına uğradığına ilişkin şikayetin kabul edilmesi halinde, İİK. mad. 71/2 ve 33a gereğince, "takibin iptaline" değil, "icranın geri bırakılmasına" karar verilmesi gerektiği-
Çekin, ibraz süresinin bitim tarihi itibariyle 6762 s. TTK. mad. 726 uyarınca 6 aylık zamanaşımı süresine tâbi olduğu- Borçlunun, takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımına ilişkin şikayetinin duruşma açılıp, tüm takip süresi boyunca 6 aylık çek zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı incelenerek karara bağlanması gerektiği-
İcra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi halinde, icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- Tanzim yerinin bulunmayan senette tanzim edenin isminin yanında bir idari birim adı da yer almadığından, takip dayanağı bonoda tanzim yeri unsuru bulunmadığından anılan belgenin kambiyo senedi vasfı taşımadığı ve kambiyo senedi niteliği taşımayan dayanak belgenin üç yıllık zamanaşımına değil, TBK. mad. 146 uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi olduğu-
Borçluya henüz ödeme emri tebliğ edilmediğine ve dolayısıyla takip kesinleşmediğine göre, borçlunun başvurusu takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı olup, incelemenin İİK'nun 169-a/4-5. maddesi kapsamında yapılması gerektiği-
Borçlunun, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebileceği (İİK. mad. 71/1)- İtfa itirazının, İİK.nun 71/1. maddesinde açıklanan nitelikte bir belge veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanmasının zorunlu olduğu- Alacaklının, tasfiye sözleşmesi yapıldığına dair kabul beyanı bulunmamakta ise de, borçlunun dava dilekçesinde, ibra sözleşmesinin maddelerine atıfta bulunduğu, dilekçenin deliller kısmında ve temyiz dilekçesinde yine bila tarihli tasfiye ve ibra sözleşmesine dayandığı görüldüğünden, uyuşmazlığın çözümünde görevli olan icra mahkemesince, tarafların beyan ve belgeleri sorularak, tarafların gösterdikleri deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, ihtilafın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu, uyuşmazlığın icra hukuk mahkemesinde incelenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Borçluya herhangi bir ödeme emri tebliğ edilmediğinden, takibin kesinleşmediği ve bu durumda, başvurunun bu haliyle İİK. mad. 168/5, 169 kapsamında takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı olarak kabulü gerektiği- Borçlunun başvurusunu, İİK'nun 71. maddesine dayandırmasının da bu sonucu değiştirmeyeceği (HMK. mad. 33)- Borçluya ödeme emri tebliğ edilmemiş ise de, alacaklının uyuşmazlığı sürdürme iradesinin mevcut olması nedeniyle borçlunun itiraz hakkının doğduğu ve itirazının süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
Takip talebinde istenen faiz oranının türünün belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa dahi faizin, istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerektiği- Takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının yasal ya da ticari faiz oranlarından birine denk gelmemesi halinde ise aynı sonuca varılamayacağı-TBK'nun 100. maddesi uyarınca, İİK'nun 71. maddesi kapsamında yapılan kısmi ödemelerin, öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın bu suretle saptanması gerekeceği- İcra kefilinin icra kefaletine dair icra emri düzenlendiği tarihten sonrası için (%29) işleyecek faiz oranı üzerinden kısmı ödemeler düşülerek sorumlu olduğu tutarın belirlenmesi gerektiği, tüm borçtan sorumluymuş gibi üstelik takip çıkışı toplam miktarı üzerinden işleyecek faiz hesaplanarak borçtan sorumlu olması gereken tutarın belirlenmesinin hatalı olduğu-
Haciz talebi ile yenileme işleminin, takibin devamını sağlamaya yönelik işlemler olduğu ve talep tarihleri itibariyle zamanaşımının kesileceği- Borçlular adına kayıtlı araçların icra dairesince sorgulanması talebinin ise, takip işlemi olmadığından, zamanaşımını kesmeyeceği, alacaklı, sadece sorgu talebinde bulunmuş olup, ayrıca haciz talebinde bulunmadığından ve bu durumda takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak takibin 3 yıldan fazla işlemsiz bırakıldığı anlaşıldığından borçlular hakkında zamanaşımının gerçekleştiği-