İcra mahkemesine şikayet yoluyla başvuran altı davacı/borçlu olup, gerekçeli karar başlığında şikayetçi borçlu .......... Ltd. Şti'ne yer verilmediği gibi hüküm kısmında da hangi "davacı borçlular" yönünden icranın geri bırakılmasına karar verildiğinin açık olmadığının, istinaf incelemesi sonucunda da Bölge Adliye Mahkemesince, alacaklının araç haczi talebinin borçlu ................ Ltd. Şti. yönünden zamanaşımını keseceğinin değerlendirildiğinin görüldüğü, İlk Derece Mahkemesinin hükmünün, bu açılardan HMK'nın 297/2. maddesinde belirtildiği üzere açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte olmayıp, infazda tereddüde yol açacağı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesi kararının sair temyiz itirazlarının incelenmeksizin bozulması gerekeceği-
İİK’nın 169. maddesine dayalı borca itiraza ilişkin olarak aynı Kanun’un 169/a-3. maddesinde düzenlenen husus, İİK’nın 71. maddesinde düzenlenmediğinden icra mahkemesince, itfa şikayetinde borçlu tarafından sunulan belgedeki imzanın, alacaklı tarafından ikrar edilmemesi halinde imzanın alacaklıya ait olup olmadığı konusunda inceleme yapılamayacağı, hal böyle olunca; mahkemece İİK’nın 71. maddesindeki açık düzenlemeye aykırı olacak şekilde borçlu tarafından sunulan ve alacaklının cevap dilekçesi ile imzası inkar edilen ödeme belgesi üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuca gidilmesi isabetsiz olup, birleşen itfa şikayetinin reddine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca gidilmesinin ve istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince de başvurunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Örnek 7 no'lu ödeme emrinin borçluya 02.04.2009 tarihinde tebliğ edildiğinin, borçlunun 14.04.2009 tarihinde icra dosyasına itiraz ettiğinin, takipten en geç 14.04.2009 tarihinde haberdar olan borçlunun 15.11.2022 tarihinde yaptığı usulsüz tebliğ şikayetinin süresinde olmadığının, takibin borçlu yönünden kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu hususun Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu, o halde, takip kesinleşmekle başvurunun bu hali ile İİK’nın 71. maddesine dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı olduğu, HMK.nın 33.maddesi gereği, hukuki tavsif, hukuki sebebin ve uygulanacak yasa maddesinin tespitinin, hakimin görevine giren bir konu olduğu, İİK’nın 71. maddesi uyarınca ise takibin kesinleşmesinden sonra alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasının her hangi bir süreye tabi olmadığı, o halde Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun zamanaşımı itirazının esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takiplerinde icranın geri bırakılması için ilamlı takiplere ilişkin İİK'nın 33/a maddesine atıf yapıldığı, ancak aynı Kanunun 33. maddesinin 3. fıkrasına atıf yapılmadığı anlaşıldığından, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin oluşan zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması talebinin reddi halinde İİK'nın 33/3. maddesine göre; kararı isitnaf eden borçlu tarafından İİK'nın 33/3. maddesinde öngörülen teminatın yatırılmasına gerek olmadığı, o halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerekirken, HMK 352. maddesi gereğince istinaf isteminin usulden reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Ödeme emrinin şikayetçi borçlulara 01.04.2009 (S.), 11.11.2010 (N.) tarihinde tebliğ edildiği, İİK'nın 168. maddesinde öngörülen yasal sürede itiraz edilmeksizin takibin kesinleştiği, borçluların ise 13.03.2021 tarihinde İcra Mahkemesine başvurarak zaman aşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasını talep ettikleri, Bölge Adliye Mahkemesince 15/09/2018- 07/09/2019 tarihleri arası ile sınırlı olmak üzere inceleme yapıldığı, takibin kesinleşmesinden itibaren şikayet tarihine kadar geçen süreler yönünden inceleme yapılmadan sonuca gidildiği görülmüş ise de icra dosyasının incelenmesinde alacaklı vekilin 09.03.2019 tarihinde haciz talep ettiği bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen tarih aralığında zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, her iki borçlu açısından takibin kesinleştiği tarihten itibaren şikayet tarihine kadar geçen sürede altı aylık zaman aşımı süresinin geçip geçmediği belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Kambiyo senedi niteliği bulunmayan bir senet ile başlatılıp kesinleşen takipte, İİK'nun 71/2. maddesi gereğince, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde işleyecek zamanaşımı süresinin 6762 sayılı TTK’nun 726. maddesine göre hesaplanamayacağı- Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takibin kesinleşmesi, sözü edilen durumu değiştirmeyeceğinden olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi, Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesi uyarınca 10 yıl olduğu-
Örnek 10 nolu ödeme emrinin borçluya 2.10.2009 tarihinde tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği, alacaklı tarafından 22.01.2010 tarihinde haciz talep edildiği ve taşınmaza 28.01.2010 tarihinde haciz tatbik edildiği, 21.10.2011 tarihinde aynı tarihli satış talebinin kabulüne karar verilerek 100,00 TL satış avansı alındığına dair tahsilat şerhi düşüldüğü, alacaklı tarafından da tahsilat makbuzunun temyiz dilekçesi ekinde sunulduğu, bundan sonra da mahkemelerin de kabulünde olduğu üzere alacaklı tarafından icra mahkemesine başvuru tarihine kadar icra takip işlemleri yapıldığı ve üç yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesince istemin reddine karar verilmesi isabetli olup, Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, icra dosyasının taraflarıyla ilgisi ve irtibatı bulunmayan başka bir icra dosyasından gelen yazı cevabı dikkate alınarak, .............. tarihli satış talebine yönelik satış avansının yatırılmadığına ilişkin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Takibin kesinleşmesinden sonraki itfa şikayetlerinde belge altındaki imzanın inkarı halinde icra mahkemesince imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığı, alacaklı tarafça ibraname başlıklı belgedeki imza kabul edilmediğine göre bu belge İİK'nın 71/1. maddesinde yer alan imzası ikrar edilmiş bir belge niteliğinde olmadığından borçlunun itfa iddiasını ispat edemediği, söz konusu ibranamenin kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir mahiyette olmadığından yargılamayı gerektirir nitelikte olduğu görülmekte olup, Bölge Adliye Mahkemesinin bu husustaki değerlendirme yerinde olmakla birlikte; dosya kapsamındaki Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesi yalnızca ibranamenin hukuki vasfının tartışılmasına ilişkin olup, borçlunun kısmi ödemeye ilişkin iddiası bakımından İİK md. 71 ve İİK md. 33'e göre inceleme yapılmadığı ve kısmi ödeme iddialarının değerlendirilmediği anlaşıldığından, borçlu şirketin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; mahkemece yapılacak işin, borçlunun kısmi ödeme iddialarına dair bilirkişi raporu alınmak suretiyle İİK md. 71/1 ve İİK md. 33'e göre sayılan belgelerle ödeme yapılıp yapılmadığını inceleyerek sonucuna göre karar vermekten ibaret olduğu-
Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonra icra mahkemesine yaptığı başvuru ile alacaklı taraf ile protokol yaptıklarını ve bu protokol gereğince borcu bulunmadığını ileri sürmüş olup, borçlunun.............. tarihli delil listesine eklediği belgenin incelenmesinden, belgenin fotokopi ve tarih kısmının da okunaksız olduğu görülmekle birlikte, anılan fotokopi belgede tarafların imzasının bulunduğu, borçlunun borcunu ödediğinin ve borcu bulunmadığının yazılı olduğunun anlaşıldığı, bu durumda, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince belgenin tarihine ve borçlunun beyanlarına göre, bu belgeye dayalı iddianın takibin kesinleşmesinden sonraki döneme dayalı itfa şikayeti olmayıp, takip öncesi döneme ilişkin borca itiraz niteliğinde olduğu belirtilerek itirazın yasal sürede olmadığından bahisle reddine karar verilmiş ise de, belgenin fotokopi olup tarihinin de okunaksız olması nedenleriyle, mahkemece duruşma açılarak, taraf teşkili sağlanmak suretiyle, söz konusu belge aslı istenerek ve tarafların beyanları da alınarak, borçlunun belgeye dayalı iddiasının İİK’nın 71/1. maddesi kapsamında olup olmadığına dair yapılacak inceleme ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
12. HD. 20.11.2023 T. E: 8152, K: 7468