Dava niteliği itibariyle kısmi dava olup davacı vekilinin davasını ıslah ettiği, davalı vekili de süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı def'inde bulunmuşsa da mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı def'i değerlendirilmeden karar verildiği, mahkemece ıslaha karşı yapılan zamanaşımı def'inin değerlendirilemeden karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davanın asıl dayanağı imalat hatası olup gelinen noktada inşaat alanında çökme meydana geldiği davacı konutunda zarar oluştuğu duvarın da yıkıldığı anlaşıldığından, dava sebebinin değiştiğinden bahisle ıslah yoluna gidilmesine gerek olmadığı-
Bozmadan sonra davanın ıslahının mümkün olmadığı-
Davacılar açtıkları davayı ıslah etmişler, bundan sonra da bu dosya ile birleştirilen ek davayı açmış olup davacının ek dava konusu yaptığı talebinden açıkça feragati bulunmadığı, dolayısıyla ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasa da, ıslah ile artırılan miktar dışında da maddi tazminat isteminde bulunabileceği- Davacılar, dava dilekçeleri ile faiz isteminde bulunmamış ıslah dilekçeleriyle ise faiz isteminde bulunmakla birlikte, bu istemde de faiz başlangıç tarihleri hakkında bir talepleri olmadığından, asıl davada ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği-
Zamanaşımı def'inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesinin mümkün olduğu-
Diğer emsal dosyalardan da anlaşılacağı üzere, ... Grubu şirketlerinin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla çeşitli belgeler karşılığında para tahsil ettikleri, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kulllanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri böylelikle haksız fiilde bulundukları anlaşılmakla, mahkemece, tüm davalıların hukuki durumunun bu esaslara göre değerlendirilmesi gerektiği- Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 s TTK. mad. 336/5 uyarınca, gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK.'nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalıların da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK.'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendilerine husumet yöneltilebileceği- Yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğine inandırılıp, güven telkin edilen ve yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine bu davayı açtığı ileri sürülen davacıya karşı, paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmasının, bu şekilde zamanaşımı def'inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşır bir tutum olmadığı- Dava dilekçesinde döviz cinsinden talepte bulunan alacaklının artık bu tercihinden dönerek ıslah dilekçesi ile TL cinsinden talepte bulunmasının mümkün olmadığı-
Alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre; mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- HMK.nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve dava prosedüründe tatbiki mümkün olan ıslah müessesesinin imzaya itiraz hakkında uygulanma olanağı bulunmadığı halde borçluların dilekçeleri ile taleplerini takibin iptaline şeklinde ıslah ettikleri gerekçesi ile İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, mahkemece borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesinin doğru olmadığı-
Fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücret alacakları yönünden, davacı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını, hangi hafta tatillerinde çalıştığını belirleyebilmekte ise de, hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından, bu alacakları belirsiz alacak davasına konu edilebileceği-  Belirsiz alacak davasına konu edilebilecek bu alacaklarla ilgili olarak davanın açılması ile alacağın tamamına ilişkin zamanaşımı süresi kesildiğinden, HMK. mad. 107/2. maddesi gereğince talebin arttırılmasının ıslah olarak nitelendirilip ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınmasının hatalı olduğu- Talep arttırım dilekçesi ile talep edilen miktarlar zamanaşımına uğramayacağından, bu miktarlara göre hüküm kurulması gerektiği-