Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durumun esas alınması; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınması gerektiği, buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağı- Uyuşmazlık konusu olan alacak miktarı, 1.100,65 TL fark ücret, 217,50 TL fark akdi ikramiye, 184,34 TL fark ilave tediye, 146,37 TL fark yıpranma primi ve 12,98 TL fark kıdem tazminatı olmak üzere toplam 1.661,84 TL olup açık biçimde direnme kararının verildiği 03.07.2014 tarihinde geçerli olan 1.890,00 TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı- Davacı vekilinin "fark alacak yanında aynı zamanda tespit talebinde bulunduğu, mahkemece derece ve kademeye ilişkin tespit hükmü kurulduğu, bu nedenle direnme kararının kesin kabul edilmesinin mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Temyize konu manevi tazminata ilişkin karar 01.01.2016 tarihinden sonra verildiğinden kabul edilen 1.000,00 TL' nin maddi tazminat yönünden kesin nitelikte olduğu; kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kazaya karışan aracın pert olduğu, davacının yeni bir araç alması için makul sürenin 33 gün olup piyasa araştırmalarına göre kaza tarihi itibariyle 33 günlük paket kiralama günlüğünün 60,00 TL+KDV olduğu belirtilerek toplam 33 günlük araç mahrumiyet bedelinin tespit olunduğu rapora dayalı olarak hüküm kurulmuşsa da davacının aynı model ve yaşta aynı özellikleri taşıyan yeni bir aracı alması için geçecek makul sürenin fazla olduğu- Davacı vekilinin 21 günlük talepte bulunmasına rağmen mahkemece talep aşılarak 33 günlük yeni araç temini için araç mahrumiyet süresine dayanılarak hesaplama yapılmasının HMK. mad.26' ya aykırıl teşkil edeceği-
İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi- Sözleşmeden önce gerçekleşen dava konusu ödemeden dolayı davalının sorumluluğu-
Menfi tespit ve istirdat talepleriyle açılan dava sonucunda; ilamda menfi tespite ilişkin herhangi bir hüküm kurulmadığından, hükümde sadece ‘…TL’nin istirdadına’ denildiğinden, bu ilamın takibe konulabilmesi için kesinleşme koşulunun aranmayacağı-
Davacının, davalı ...'in kendi kızı olmadığını, kendisine gönderilen mektup ve telefonla aranması sonucunda öğrendiğini ve buna göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde davayı açtığını ileri sürdüğü- Davalının davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını yasal delillerle kanıtlamak yükümlülüğü altında olduğu- Bu nedenle, davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığına ilişkin davalı delilleri sorularak gösterilmesi halinde, gösterilen delillerin toplanması ve toplanan delillere göre hak düşürücü sürenin değerlendirilerek, davanın sürede açıldığının tespit edilmesi durumunda, tarafların esasla ilgili delil ve belgeleri toplanıp, iddia ile ilgili olarak ... testi yaptırılarak oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durumun esas alınması; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınması gerektiği- Davacı satın alınan hizmette ayıp iddiası ile sözleşme bedeli olan 1.400,00 TL’nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş olup, dava değeri direnme kararının verildiği 20.06.2013 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 1.400,00 TL’nin altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durumun esas alınması; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınması gerektiği- 400,00 TL olduğu anlaşılan ekspertiz ücreti yönünden bozma kararı verildiği anlaşıldığından, bu durumda Özel Dairece ekspertiz ücreti dışındaki alacaklar yönünden bir bozma yapılmadığından, hükmün bu alacaklar yönünden kesinleşmiş olacağı ve bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği ekspertiz ücreti alacağının 1.890,00 TL’nin altında olduğu görüldüğünden, direnme kararının verildiği 12.06.2014 tarihi itibariyle uyuşmazlık konusu ekspertiz ücreti miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı-
Usul hukukunda yer almamakla birlikte, uygulamada tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararın temyiz edildiği hallerde kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan gerekçeli kararın bu hallerde de taraflara tebliği gerektiği- Temyiz dilekçesinin hüküm veren mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ edilmesi ve karşı tarafa temyiz dilekçesine karşı cevap verme ve karşı temyiz isteminde bulunma hakkının tanınması gerektiği- Direnme kararı ile temyiz eden davacı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinin de, tasfiye komisyonu memurlarına tebliğ edilmesi gerektiği-
Peşin ödenmesi gerekli temyiz harcının, hüküm altına alınan karar ve ilam harcının dörtte biri olacağı- Tebligat Kanunun 35/2. maddesi uyarınca, usulüne uygun tebligat yapılabilmesi için ilgili şahsın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tespit edilememiş olması şartının da arandığı-
Mahkemece verilen ara karar ile “ibraz edilen hukuki mütalaanın incelenmesine bundan sonra Yargıtay bozma kararına uyulmasının değerlendirilmesine” denilerek yargılamaya devamla direnme kararı verilmiş olup, mahkemenin "direnme" olarak adlandırdığı bu kararın aslında, yeni delil niteliğinde olan ve Özel Daire bozma kararından sonra dosya arasına alınan hukuki mütalaaya dayanılarak temyize konu verildiği anlaşıldığından, bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının "Hukuk Genel Kurulu" değil Özel Daire’ce yapılması gerektiği-