1086 s. HUMK ile düzenlenen bir kanun yolu olan karar düzeltme yolunun Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlaması ile yürürlükten kalkmış olduğu-
Bozma ilamına uyması ile alacaklı yararına usuli kazanılmış hak meydana geleceği, mahkemece yapılacak iş, uyduğu bozma ilamında gösterilen esas çerçevesinde işlem yapmak ve hüküm kurmak gerektiğinden, uyma kararı verilen bozma ilamı doğrultusunda, şikayetçilerin malları üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddede bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı ve bu kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği, düzenlenmiş olup bu düzenlemenin 1086 sayılı HUMK 445 ila 454. maddeler arasında yer alan yargılamanın yenilenmesine ilişkin hükümleri de kapsadığı anlaşıldığından bu düzenlemenin sonucu olarak 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar HUMK hükümlerine göre temyize tabi olduğu gibi, HUMK hükümlerine göre temyize tabi olarak verilmiş kararlar hakkındaki yargılamanın yenilenmesi talepleriyle ilgili verilen kararların da istinafa tabi olmayıp doğrudan HUMK hükümlerine göre temyize tabi olduğu-
Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar için HMK. da karar düzeltme yolunun öngörülmediği-
Yargılamanın yenilenmesi davasının yeni bir dava olduğu ve önce verilen kararın kesinleşmiş olduğu, maddede ise kesinleşinceye kadar denildiğinden kesinleşmiş kararları kapsamayacağı için önce istinafa tabi olduğu akla gelebilir ise de maddede açıkça yargılamanın yenilenmesiyle ilgili HUMK 445 ila 454. maddelerin de belirtilmesi yanında, yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edildiğinde önceki karar iptal edilerek yeniden karar verileceğinden önceki kararın kesin hüküm etkisi kalkacağı için kesinleşmiş bir karardan da söz edilemeyecek olması nedeniyle bu yönüyle dahi bu kararın istinafa tabi olmasının söz konusu olamayacağı-
9. HD. 07.06.2018 T. E: 5189, K: 12836-
Soybağına ilişkin davalarda görevli mahkeme aile mahkemesi olduğundan, aile mahkemesi kurulmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerinde davanın "aile mahkemesi" sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerektiği, asliye hukuk mahkemesi olarak yargılamaya devamla davanın kabulünün hatalı olduğu- Davadan etkilenecek olan bütün mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmaları gerektiği-
Herkesin soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorunda olduğu, mahkemece DNA testi yaptırılması gerektiği- Nüfus kayıtlarında düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu- Soybağına ilişkin davanın aile mahkemelerinde, nüfus kaydının düzeltilmesi davalarının ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği- Soybağı kurulmasına yönelik davanın "aile mahkemesi" sıfatıyla görüldüğünün yazılmamış olması, esasa ilişkin verilen kararı etkileyip etkiler mi?
TMK'nın “Kişiler Hukuku” ve “Aile Hukuku” kitaplarında yer alan, kişinin doğrudan şahsı ya da ailevi yapısı ile ilgili hukuki durumunda değişiklik yaratan ilamlar ile bu ilamların feri niteliğindeki hükümler hakkındaki konular ile çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamlar da, kesinleşmedikçe icra edilemeyeceği-
Devlet destekli bitkisel ürün sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkin davada, sigorta bedeli üzerinden hesaplanan muafiyet tutarı(%20) indirildikten sonra muafiyet oranını aşan kısmın yine poliçede belirtilen sigortacının üzerinde kalan müşterek sigorta oranı(%80) ile çarpılarak” tazminatın hesaplanması gerektiği-