İçerik Akışı
Arabuluculuk anlaşmazlık tutanağı-Rıza alınmaksızın taraf değişikliği-Dilekçede tarafın yanlış gösterilmesi-Ölüm
Arabuluculuk anlaşmazlık tutanağının düzenlenmesinden sonra vefat eden davalının vefat ettiği tarih ile dava tarihi arasında kısa bir sürenin geçmiş olduğu, arabuluculuk görüşmeleri aşamasında davalının hayatta olduğu göz önünde bulundurulduğunda, HMK 124/4 maddesi gereğince dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hâkimin karşı tarafın rızasını aramadan taraf değişikliği talebini kabul edebileceği-
Tahsis belgesi-Zilyetlik-Tapu iptali ve tescili-Arsa tahsis sözleşmeleri
Tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemli davaya konu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması, davacının öncesinde aynı nedenlere dayalı olarak açtığı tapu iptali ve tescil talepli davanın reddedilerek kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmesi nedeniyle davacı adına tescilinin mümkün olmaması dikkate alındığında, davacının ödemiş olduğu bedelin iadesini istemekte haklı olduğu- Tapu tahsis belgesi, zilyetliği gösteren belge niteliğinde olduğundan davacı tarafından ödenen bedelin güncel değerine hükmedilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan bina yönünden TMK 723 uyarınca ödenecek olan tazminat miktarının ise malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişeceği- Mahkemece 2981 s. K. uyarınca, davacı adına düzenlenen tahsis belgesinin iptali nedeniyle davacının ödediği bedelin güncellenmiş değerine hükmedilmesi, taşınmaz üzerinde bulunan yapı yönünden ise davacının gecekonduyu yaptığı tarihte iyiniyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden, TMK 723 dikkate alınmak suretiyle yapının asgari levazım bedeli belirlenerek bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği- "Arsa tahsis sözleşmelerinin geçerliliği için Kanun’da şekil şartının öngörülmediği, davalının gecekondu sahiplerine arsa tahsis edileceği yönünde güven aşılamak suretiyle arsa karşılığında para aldığı ancak edimini yerine getirmediği, ifanın davalının kusuru ile imkânsız hâle geldiği, bu durumda tazminat miktarı belirlenirken davacının gerçek zararının esas alınacağı" ve "tahsis kararının iptal edilmesiyle davacının ödediği bedelin güncellenmiş değerine, taşınmaz üzerindeki yapı yönünden ise dava tarihi itibariyle rayiç değerine hükmedilmesi gerektiği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kira sözleşmesi- Ödeme Tarihi-Borçlunun temerrüdü-Yıllık kira ödemesi
Kira sözleşmesindeki kiranın yıllık ödeneceğine dair düzenleme karşısında borçlunun değişik tarihlerde kira ödemesi yapmasının ödeme tarihinin değiştirildiği anlamına gelmeyeceği- İstinaf dilekçesi ekinde sunulan ödeme dekontları ile takip konusu kiralardan 2021 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs aylarına ait kiraların ödendiğinin ve 30 günlük ödeme süresi içerisinde de takip konusu kiraların tamamının ödendiğinin ispatlanamadığı ve bu suretle temerrüdün oluştuğundan tahliyeye karar verileceği-
Munzam Zarar- Ceza davası sonucunun beklenilmesi-Dolandırıcılık-Sahte Evrak
Bankacılık işleminden kaynaklanan munzam zararın ve alacak istemine ilişkin uyuşmazlıkta, davalı bankanın eski çalışanı "sahte evrak düzenlemek, dolandırıcılık ve emniyeti suistimal" suçlarından açılan dava hakkında verilecek kararın "bankayı bağlayacak belgeler ve el ve işbirliği" olguları başta olmak üzere, kararın niteliğinin ve içeriğinin davaların sonucunu doğrudan etkileyeceği, bu sebeple ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiği-
Fazla çalışmanın ispatı-Ücret-Yıllık ücretli izin-İzin kayıt belgesi
İş sözleşmesinin tarafları arasında ücret miktarı konusunda çıkabilecek ihtilaflarda gerçek ücretin her türlü delille ispatlanabileceği, ücretin mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmayan kimi durumlarda yapılacak iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler göz önünde tutularak ve ayrıca ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de belirlenebileceği ve ancak meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarlarının tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmesi gerektiği- Davacının geçmiş dönem ücretleri yönünden hesap pusulalarında değişik tutarlarda ödeme yapıldığı ve davacı vekilinin de elden ödeme iddiası göz önünde bulundurulduğunda geçmiş dönem ücretleri belirlenemediğinden davacının fesih tarihindeki aylık ücretinin net 2.650,00 TL olduğu kabul edilerek fesih tarihindeki bu ücretin asgari ücrete oranlaması yapılmak suretiyle geçmiş dönemlere ait ücretlerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda işçilik alacaklarının hesaplanması gerektiği- Fazla çalışmanın ispatı genel hükümlere tabi olduğundan fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu durumun kanıtlanması gerektiği, işçinin imzasını taşıyan bordronun, sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu ve imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiğinin karine olarak kabul edildiği- İşçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabileceği, buna karşın bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı ispatlamasının mümkün olduğu- Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmalarının delil niteliğinde olduğu ve ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesinin gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, imzalanan hesap pusulalarındaki temel ücretin hatalı gösterilmesi, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan işyeri iç yazışması, taraf tanıklarının beyanları dikkate alındığında davacının işyerinde gündüz vardiyasında iki haftada bir hafta tatili yapmak suretiyle 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığının sabit olduğu, pusulalarda gözüken ve ödenen miktarların davacının çalışma düzenine göre ortaya çıkan ve hak ettiği gerçek fazla çalışma alacağı karşısında sembolik kaldığı anlaşıldığından bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu ve bu yönüyle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği- İşverenin iş yerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorunda olduğu- İmzası inkar edilmeyen izin formlarının incelenmesinde bir kısmında iznin türü bölümünde "yıllık iznin" yazılı olduğu, bir kısmında ise "aylık izin" kutucuğunun işaretli olduğu görülmüş olup belgelerin altındaki imzalar davacı tarafından inkar edilmediğinden davacının imzasının bulunduğu ve yıllık izin belgesi olduğu tespit edilen belgelerdeki izinlerin kullanıldığı davalı tarafça ispatlanmış olmakla kullanılan bu izinlerin yıllık izin ücretinin hesaplanmasında yıllık izin süresinden düşülmesi gerektiği-Davaya konu olan olayda kanuna uygun bir ücretli izin kullanımı bulunmadığı, anayasal bir hak olan yıllık izin hakkının kanuni düzenlemeye aykırı kullanımının işçinin dinlenme hakkının tam olarak kullanılmasını da engelleyeceği, izin formlarındaki işaretlemelerin neye göre yapıldığı belli olmadığı gibi ne zaman yapıldığının da tespit edilemediği sadece işaretleme ile yapılan tespitin yıllık izin olarak işçinin aleyhine değerlendirilmesi de mümkün olmadığı, bu yönüyle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Devre mülk sözleşmesinin iptali-Davacının başka bir tesiste konaklamasının (hediye tatilin) anlamı-
İptali istenen devre mülk sözleşmesinde, sözleşmenin geçerli olduğu süre boyunca uygulanacak nitelikte aylık aidat ödenmesi gibi düzenlemeler mevcut olduğundan, dava konusu talebin ileriye etkili sonuç doğuracak şekilde bir muarazanın giderilmesi niteliği de taşıdığı ve bu nedenle yalnızca sözleşme bedeli üzerinden değerlendirme yapılarak kararın miktar itibarıyla kesinlik sınırı altında olduğu sonucuna varılamayacağı- Davacının bir başka tesiste konaklaması zilyetliğin devri niteliğinde sayılıp sayılamayacağı, bu konaklamanın hediye tatil hakkı olarak sunulduğu, davalının bir anlamda tüketiciyi sözleşme yapmaya ikna etmek için kullandığı bu yöntemin davalıyı teslim borcundan kurtarmayacağı ve bunun zilyetliğin devri anlamını taşımadığı- "Neredeyse tüm dava türlerinin temelinde bir muarazayı giderir şekilde tespit hükmü içerdiği, bu durumun dava konusu işe değeri para ile ölçülemez iş niteliği kazandırmadığı, somut olayda taraflar arasında aidat ödemelerine ilişkin bir ihtilafın da bulunmadığı, mahkemenin davanın kabulü yönünde vereceği hükmün aslolarak gösterilen dava değeri kadar bir alacaktan ibaret olduğu, kabul kararının aynı anda ifa kuralı gereğince zorunlu bir sonucu olarak tesis edilmesi gereken tapu iptal yönündeki hükmün de kesinlik sorununu ortadan kaldırmayacağı, herhangi bir tapu iptal ve tescil davasında dahi kural olarak taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerine göre istemin kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığının tespit edilmesi gerektiği, BAM'ın bozma öncesi kesin olarak karar vermesinde ve ek kararla temyiz dilekçesini reddetmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tapu iptali ve tescil istemi- İnançlı işlem- İnanılanın, malı üçüncü kişiye devri- Taraf teşkili-
İnançlı işlem konusu olduğu iddia edilen mal, üçüncü kişiye devredilmişse, davanın kayıt maliki yanında inanılana da yöneltilmesi gerektiği- İnançlı işlem konusu malın muvazaalı olarak devredildiği iddiası nedeniyle son kayıt maliki aleyhine açılan davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacı ile ilk el arasındaki temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerektiği- "Tapu iptali ve tescil davalarının kural olarak son kayıt malikine açılması gerektiği, davacının bu davada inançlı işlemin varlığını ve davalının taşınmaz ediniminin iyiniyetli olmadığını bilebilecek durumda olduğunu ispatlayarak tapunun iptal edilmesini sağlayabileceği, ispat yükü kurallarına göre (inanılan) önceki malikin davada yer almasının zorunlu olmadığı, gerek maddi hukuk kuralları gerekse mecburi dava arkadaşlığına ilişkin usul kurallarının da bunu gerekli ve zorunlu kılmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Eser Sözleşmesi- Kamu ihalelerinden yasaklanma- Munzam zarar
Davacının sözleşme konusu işi süresinde bitirmemesi gerekçesiyle 1 yıl süre kamu ihalelerinden yasaklanmasına dair işlemin hukuka uygun bulunması sebebiyle davacının yasaklama işleminden kaynaklanan munzam ve manevi zarar istemlerinin de yerinde olmadığı-
Konkordatonun tasdiki şartları- Ödemesiz dönem- Menfaat dengesi-
Tasdik edilen konkordato projesinde davacı şirketin proje kapsamında yapacakları ödemelerin tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl ödemesiz dönem sonrasında başladığı, 2 ayda bir, 42 eşit taksitte, garame payı oranında ödenmesine karar verildiği anlaşılmakla, davacının 2018 yılından bu yana 5 yıldır konkordato tedbirlerinden yararlandığı da gözetildiğinde, ödemelerin karar tarihi yerine istinaf ve temyiz kanun yolunda geçecek süreleri de aşacak şekilde kesinleşmeden itibaren başlamasının kabul edilmesinin ve bu denli uzun bir sürenin beklenmesinin alacaklılar ile borçlu arasındaki menfaat dengesini borçlu lehine bozar mahiyette olduğu- Mahkemece, borçlunun kaynakları ile orantılı olmayan, ödeme süresinin uzunluğu nedeniyle alacaklıların aleyhine olacak şekilde menfaat dengesini bozan konkordato projesinin reddine, İİK 292/1-b'deki şartlar oluştuğundan ve borca batık olduğu anlaşılan davacı şirketin iflasına karar verilmesi gerektiği-
150/c şerhinin kaldırılması talebi- Tahsil harcı- Taşınmazlardan birinin satılması durumu- Toplam alacak- İpotek limiti-
Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan paralardan %11,38, hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan %9,10 oranında tahsil harcı alınması gerektiği- İcra takibinden vazgeçildiğinin zabıtnamaye yazılması için vazgeçilen miktara ait tahsil harcının yarısının alınacağı, buna karşılık haczedilen mal satılıp paraya çevrildikten sonra vazgeçilirse tahsil harcının tam alınacağı- Tahsil harcının %11,38 oranında alınabilmesi için, tüm taşınmazların değil taşınmazlardan birinin satılmasının yeterli olduğu ve davaya konu olan uyuşmazlıkta ipotekli taşınmazlardan bir tanesi satılarak paraya çevrildiğinden İcra Müdürlüğünün %11,38 oranında harç alınması yönündeki şikayete konu kararı harç oranı yönünden yerinde olup mahkemece %2,27 oranında harç alınması yönünde verilen kararın isabetsiz olduğu-İpoteğe konu taşınmazlardan birinin üzerindeki şerhin kaldırılmasına yönelik alacaklı talebi, alacağın tamamının haricen tahsil edildiğine karine teşkil edeceğinden ve takip talebi ile ödeme emrindeki toplam alacağın ipotek limitinin üstünde olduğundan İcra Müdürlüğünce tahsil harcının takip çıkışı üzerinden alınması isabetsiz olup, tahsil harcının ipotek limiti üzerinden alınmasına karar verilmesi gerekeceği-