İçerik Akışı
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü- İzinsiz afiş- İdari para cezası
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü çerçevesinde izinsiz afiş astığı için başvurucuya idari para cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği-
Sadakat yükümlülüğü- Tanık beyanları, HTS kayıtları- Cep telefonundaki fotoğraflara dair bilirkişi incelemesi- Şiddetinin sürekli olması- Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ileri sürülmeyen iddia savunmalar-
Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıldığının tanık beyanları, HTS kayıtları, (bilirkişi vasıtasıyla incelenen ve içindeki fotoğraflara yönelik rapor düzenlenen) cep telefonu kayıtlarıyla sabit bulunduğu- Erkeğin kadına yönelik şiddetinin sürekli olduğu (tanık beyanı), erkeğin "sadakatsizliğin delili olarak sunulan video kaydının evlilik öncesine ait olduğu" savunmasının dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ileri sürülmediği, istinaf aşamasındaki iddiaya itibar edilemeyeceği- Erkeğe verilen kusurun tanık beyanlarıyla ispatlandığı, kadına verilen erkeğe küfür onur kırıcı söylem ve hakaret ettiğine yönelik tanık beyanının sadece bir olaya ilişkin olması sebebi ile af kapsamında kalmakla kusur olmaktan çıkartılması gerektiği- Kadın yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına, ortak çocuk için aylık 800,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
(HSK) 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararı- Asliye ticaret mahkemelerinin kurulmasının göreve etkisi-
Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- "Tabii hâkim ilkesi" ve "usul ekonomisi ilkesi" ve HSK'nın ilgili kararlarında asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine dair herhangi bir hükme yer verilmediği gözetildiğinde, "esasen bu konuda HSK'nın yargı yetkisine ilişkin düzenleme yapması da mümkün bulunmadığından", asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların yargılamasına devam etmesi gerektiği- Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesine ilişkin uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılmasının olanaklı olmadığı (direnme kararının yerinde olduğu)-
İcra ve İflâs Hukuku Kongresi
Av. Arb. Volkan Aksu Anısına
Asıl işveren-Alt işveren-Muvazaa-Toplu iş sözleşmesi-Bildirim yükümlülüğü-Sendika üyeliği-
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamayacağı veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulamayacağı, aksi hâlde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem göreceği-Alt işveren, asıl işveren karşısında bağımsız bir işveren sıfatına sahip olduğundan ve alt işveren tarafından aynı coğrafi birimde faaliyet yürütülse dahi alt işverenin işyeri hukuki olarak bağımsız bir işyeri niteliğinde kabul edildiğinden alt işveren işçilerinin asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanma olanağının bulunmadığı ve ancak, alt işveren, asıl işveren karşısında bağımsız bir konumda ve kendi emrinde işçi çalıştırdığından asıl işverenden ayrı olarak kendisinin taraf olduğu bir toplu iş sözleşmesi imzalayabileceği- Asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı ya da geçerli olarak kurulmadığı tespit edilerek alt işveren işçisinin başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiği durumlarda, işçi toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde yetkili sendikaya üye olsa bile gerçek işvereni olan asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması ancak sendika üyeliğinin bu işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkün olduğu-Davalı Belediyeye ait işyerinde dava dışı alt işveren şirketlerin işçisi olarak çalışan davacı, alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunu ve bu nedenle asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden faydalanması gerektiğini ileri sürerek muvazaa tespiti ile işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği ve bu itibarla, davacının üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesi gerektiğinden davacının sendika üyeliğinin davalı Belediyeye 27.02.2018 tarihli Sendika yazısıyla 05.03.2018 tarihinde bildirildiği ancak alacak hesabının sendika üyelik bildirim tarihi öncesini kapsayan 01.03.2014 ila 2017/Ekim ayları arasındaki döneme ilişkin olduğu görülmekle davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırıldığı dönem yönünden sendika üyeliğini davalı Belediyeye bildirmediği ve davacının da toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için davalı Belediyeye yapılmış bir başvurusunun bulunmadığı anlaşıldığından Hukuk Genel Kurulunca yapılan görüşmeler sırasında, davacı işçinin sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesinden itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olduğunun belirtildiği ve İlk Derece Mahkemesince bu bozma kararına uyulması ile davalı işveren yararına usuli kazanılmış hak oluştuğundan direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ile; kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı, hakkını kötüye kullanan, muvazaalı işlemle işçinin sendika üyeliğini engelleyen ve üye olduğu hâlde toplu iş sözleşmesinden yararlandırmayarak muvazaalı işlem yapan işverenin hukuk düzeninde korunmaması, muvazaalı işlemin sonuçlarına muvazaanın tarafı işverenin katlanması gerektiği, dosya içeriğinde işveren tarafından sunulan evraklardan davalı işverenin davacının sendika üyeliğinden haberdar olduğunun anlaşıldığı ve hukuk güvenliği açısından da direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşlerin Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Karma konkordato- Borçlunun ödeme gücü olması- Faizsiz ödemelerin uzun vadeye yayılması- Projenin konkordatonun amacı dışında bir finansman enstrümanı olarak görülmesi-
Tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesinin karma (bileşik) konkordato olarak adlandırıldığı- Karma konkordato talep eden borçlunun borca batık olmadığı, ödeme gücü bulunduğu, tasdik edilen projenin faiz içermediği, projede hem üç ay ödemesiz dönem kararlaştırılması hem de ödemelerin beş yıl gibi uzun vadeye yayılması dikkate alındığında, konkordato talebinden sonra mühlet hükümlerinin sağladığı hukuki korumadan yararlanan borçlunun yeni bir süreden yararlandırılmasının yerinde olmadığı- Alacaklıları mağdur edecek ve konkordatonun amacı dışında finansman türü niteliğinde görülen projedeki teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığı (İİK m. 305/1-b) ve neticede borca batık olmayan şirket hakkında talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Uygulamada icra ve iflâs hukukunun tartışılan yönleri-
Uygulamada İcra ve İflâs Hukukunun Tartışılan Yönleri (İcra ve İflâs Hukukuna İlişkin, Doğru Bilinen Yanlışlar)
İcra ceza mahkemesince verilen tazminat kararının icraya konulması- Kesinleşme- Tehiri icra-
İcra (ceza) mahkemesince verilen «tazminat kararı» ne zaman icraya konulabilir? Bu kararın kesinleşmesi gerekir mi? İcraya konulan bu karar hakkında, Yargıtay'dan tehiri icra kararı getirmek üzere -icra dairesinden- İİK. mad. 36 çerçevesinde "süre" istenebilir mi?
Malik olmayan eşin TMK 194 gereği ipoteğin kaldırılması istemi- Yargılaması sırasında davacının ölümü-
Davacı malik olmayan eş tarafından TMK 194 uyarınca açılan ipoteğin kaldırılması istemli davanın yargılaması sırasında, davacının ölümü nedeniyle dava konusu taşınmazın aile konutu olma özelliğini kaybettiği gözetildiğinde, taşınmazın zaten maliki durumunda olan davalı eş tarafından tesis edilmiş bulunan ipotek işleminin "aile konutuna tanınan hukuki koruma" gereğince kaldırılmasına karar verilemeyeceği- "Sağ kalıp malik olmayan eşin mirasçı sıfatından dolayı haklarının bulunması ve davayı açtığı sırada var olan hukuki yararının yargılama aşamasında malik eşin ölümünden sonra da devam ettiğine" yönelik içtihatların somut olayda uygulanma imkânı bulunmadığı-
Haciz ihbarnamesine yapılan itirazın icra dairesine iadeli/taahhütlü olarak gönderilmesi-
Üçüncü kişinin itiraz dilekçesini iadeli-taahhütlü olarak icra dairesine gönderdiği, icra memurunca bu dilekçesinin teslim alındığına ilişkin düzenlenen alındı belgesi üzerinde icra memurunun ad-soyadı, sicil numarası ve elle yazılmış tarih bulunduğundan ve bu tarih PTT Müdürlüğünce verilen cevap ile teyit edildiğinden, haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz edilmiş olduğu, "şikâyetçi üçüncü kişinin takip dosyasına borçlu olarak eklenmesi işleminin kaldırılmasına ve uygulanan hacizlerin fekkine karar verilmesi" gerektiği- İlk derece mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olduğu-