İçerik Akışı
Ticaret sicilinden terkin edilen şirketin ihyası- Kamu düzeni-
Tasfiye işlemlerinin kamu düzeniyle ilgili olduğu belirtilmiş ise de 6102 sayılı Kanun'un Geçici 7 nci maddesi gereğince yapılan işlemlerin kamu düzeniyle bir ilgisi bulunmadığı-İhyası istenen şirket 6102 sayılı Kanun'un Geçici 7 nci maddesi gereğince resen terkin edilmiş ve davacı tarafından anılan geçici madde kapsamında şirketin ihyası talep edilmiş ise de menfaatler dengesi bakımından davacı, taraf teşkili ve alacağının tahsili amacına 6102 sayılı Kanun'un 547 nci maddesi gereğince ek tasfiye kararı ile de ulaşabileceği-
Yargıtay Dairesinin iki zıt bozma kararı- Temyiz incelemesinin nerede yapılacağı (HMK m. 373/6)- İhale konusu taşınmaz hakkında açılan tapu iptali tescil davasının satıştan önce kesinleşmesi- Taşınmazın esaslı vasıflarındaki hata- İhalenin feshi isteminde süre-
Y 12. HD.'nin "ihalenin feshine karar verilemeyeceğine" dair "önceki" bozma kararının kesin nitelikte olduğu, Y 12. HD.'nin sonraki bozma kararının ise önceki kesin bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olduğu- Y 12. HD.'nin önceki kesin nitelikteki bozma kararına uyularak verilen BAM kararının, Y 12. HD.'nce önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde bozulması üzerine İDM'ce bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin Y HGK'nca yapılacağı- HMK m. 373/6 uyarınca, Yargıtay Dairesinin iki zıt bozma kararından hangisinin uygun olduğuna ya da bunların dışında başka bir çözüm seçeneğinin bulunup bulunmadığına üçüncü defa Özel Dairenin değil de Y HGK'nun karar verebileceği, anılan 6. fıkranın da usulî müktesep hakkın istisnalarından olduğu- Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaza dair üçüncü kişi tarafından tapu iptali tescil davası açıldığı ve bu davada verilen kararın, satış kararı ve ihale tarihinden önce kesinleşmiş olduğunu, önceden tapuda ihtiyati tedbir şerhi verildiğini öğrenen ihlale alıcısının, taşınmazın esaslı vasıflarındaki bu hatayı, “..ihale bedelinin iadesi…" talepli icra müdürlüğüne sunduğu dilekçeyle öğrenmiş olduğu- İhalenin feshi istemi, ihale alıcısı üçüncü kişinin taşınmazın esaslı vasıflarındaki hatayı icra müdürlüğüne sunulan dilekçeyle öğrendiği tarihten yedi günlük şikâyet süresinden sonra yapıldığından, hak düşürücüden sonra yapılan ihalenin feshi isteminin re'sen süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği- "Haciz işleminin geçerli olduğu ancak, ihale alıcısının ihale tarihinde tapu iptali ve tescil kararı verildiğini bilmediğinden ihalenin feshi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Seri marka- Gençleştirme hakkı- Esaslı unsur- Müktesep hak-
Şirketin asli unsuru muhafaza ederek seri marka oluşturma veya markasını gençleştirme hakkı, başkası adına tescilli markaya yakınlaşma, benzetme gibi tehlikelere yol açmaması kaydıyla korunacağı- Davalı şirkete ait dava konusu “Yayla Tarifi Kulağında Tadı Damağında” ibareli marka başvurusunun davacı şirkete ait “Yayla” esas unsurlu markalardaki ibareye yakınlaşan/benzeyen bir marka başvurusu olarak kabul edilmesi gerektiği dolayısıyla davalı şirkete ait “Yayla” esas unsurlu önceki tarihli markaların dava konusu marka başvurusu yönünden müktesep hak teşkil ettiği söylenemeyeceğinden davalı şirkete ait marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında karıştırılma tehlikesinin mevcut olduğu-
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nız kutlu olsun!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nız kutlu olsun!
Müşterek çocuğa istismar- Af- Evlilik birliğinin temelinden sarsılması-
Müşterek çocuğa istismar, fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddet, tehdit iddiaları ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma talep edilen davada, mahkemece, daha önce aynı vakıalara dayanarak boşanma davasından feragat edilmiş olması nedeniyle bu eylemlerinin affedildiği veya en azından hoşgörü ile karşılandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu- Davalı erkeğin, tarafların ortak kızlarına cinsel istismarda bulunması sebebi ile hükümlü olduğu sabit olduğu, yaşanan bu olayın vehameti, verdiği acı ve ızdırabın süregelen nitelik taşıması ve her daim yenilenmesi nedeni ile aynı vakıaya dayalı olarak açılan ilk davadan feragat edilmiş olması, davalı erkeğin eyleminin davacı kadın tarafından affedildiği sonucunu doğurmayacağı- Davalı erkeğin ceza dosyası ile sabit olan eyleminin ağırlığının süregelen nitelikte sonuçlar doğurması karşısında kadının önceki dava sürecindeki iradesinin hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olmadığı, kendisi ve çocuklarını korumaya yönelik olduğunun kabulü gerektiği- Davacı kadının somut eylemi affettiği veya hoşgörü ile karşıladığı şeklinde değerlendirme yapılması hayatın olağan akışına ve hakkaniyet ilkesine aykırı olup; öz çocuğuna cinsel istismarda bulunan biri ile evlilik birliğini devam ettirmesi davacı kadından beklenemeyeceği-
Tasarrufun iptali davasında keşif avansının yatırılmamasının sonuçları-
Tasarrufun iptali ile dava konusu taşınmazın değerine göre üçüncü kişinin tazminatla mahkum edilmesi talebine dayalı uyuşmazlıkta, taşınmazın değerinin keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak belirlenmesinde zorunluluk bulunduğu, keşif gider avansının usulüne uygun kalem kalem yazılarak belirlenmek suretiyle verilen kesin süre içinde yatırılmadığından, keşif deliline dayanılamayacağı- Deliller toplanmadan (keşif ve bilirkişi tetkikatı yapılmaksızın) dava değerinin belirlenmesi ve infazı kabil bir hüküm tesisinin kurulmasının mümkün olmaması nedeniyle tasarrufun iptali davanın reddedilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-
Ehliyetsizlik- Kesin hükümsüzlük- Hukuki yarar- Varis- Muvafakat- Taraf ehliyeti
Ehliyetsiz bir kimsenin vermiş olduğu vekaletname ve bu vekâletnameye dayalı olarak gerçekleştirilen sözleşmelerin kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğu ve bu iddianın hukuki yararı mevcut olan herkes tarafından ileri sürülmesinin mümkün olduğu ve diğer varislerin asıl davaya muvafakatlerinin mevcut olup olmamasının taraf ehliyeti bakımından herhangi bir önemi bulunmadığı-
İhalenin feshi- Muhammen bedel- Zarar unsuru-
"İhalenin feshi sebepleri" konusunda Yargıtay 12. Hukuk Dairesince görüş değişikliğine gidilmek suretiyle; ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) "malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin, ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunduğu"nun kabul edilmeye başlandığı- Malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olmasının, her zaman "zarar unsurunu oluşturmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu" anlamında yorumlanamayacağının kabul edilmeye başlandığı-
Lastiği patlayan vekilin duruşmaya geç kalması- Davanın açılmamış sayılması- Mahkemeye eski hâle getirme talebinde bulunulması (HUMK 166, 169)-
Vekilin aynı gün ve saatteki dosyasının duruşmasına saat 09.20’de girip 10.00’da çıktığı, Kayseri’den Avanos’a gelirken eşinin kullandığı aracın lastiğinin patladığı ve bu nedenle duruşmaya geç kaldığı gözetildiğinde, anlatılan sebeplerle vekilin eski hale getirilme talebinde haklı olduğu gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verilen dava dosyasının "eski hale getirilmesine" karar verilerek yargılamaya yeni esas numarası üzerinden devam olunduğu- HUMK 169 uyarınca eski hâle getirme isteminin ilgili mahkemeye yöneltileceği- Davanın takip edilmemesi nedeniyle mahkemece verilen "davanın açılmamış sayılması" kararının usule ilişkin bir karar olduğu ve dolayısıyla uyuşmazlığın esasını çözüme bağlayan ve mahkemenin o işten mutlak anlamda el çekmesi sonucunu doğuran bir karar olmadığı, mahkemece istemin incelenip dayandırıldığı olgular değerlendirilerek bir karar verilmiş olmasının usule ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uygun olduğu- "Duruşma gün ve saatinin belirlenmesine ilişkin işlemin bir usul işlemi sayılamayacağı, dolayısıyla somut olayda eski hâle getirme sebeplerinin bulunmadığı, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karardan sonra mahkemece bu kararın kaldırılarak yargılamaya yeni bir esas numarası üzerinden devam edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, mahkemelerin nihai kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tüketicinin kredi borcunun teminatı olarak banka nezdindeki emekli maaşı hesabından virman suretiyle ödeme yapılması kabul etmesi bağlayıcı mıdır?
Emekli olsa da kişinin kendi rızasıyla kendi kredi borcunu, alacaklı ile aralarındaki anlaşmaya uygun şekilde dilediği gibi ödeyebileceği, aksinin kabulünün sözleşme serbestisi ve ahde vefa ilkelerine aykırı olacağı- 5838 s. K. m. 32 ile değişik 5510 s. K.’un 93 üncü maddesine gelen ek ibare ile, borcun icra takibiyle tahsili yoluna başvurulmuş olması hâlinde borçlunun muvafakati ile hacze devam edilmesine imkân tanındığı- Emekli maaşından başka bir gelirinin olmadığı yönündeki genel kabulden dolayı zayıf tarafı daha da zayıf hâle getirmeme saiki ile korunan tüketicinin, kendi iradesiyle imzaladığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kavuştuğu ve sosyo-ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda harcadığı meblağı yine emekli maaşı ile ödemek zorunda olduğunu bilebilecek durumdayken, çekeceği kredinin ödeneceği ihtimalini banka gözünde kuvvetlendirir şekilde emekli maaşını mal varlığının bir parçası olarak gösterdiği, bu inançla hareket eden bankanın davacıya birden çok kez kredi tahsis ettiği, davacının başka bir yolla taksit ödemesinde bulunmadığı, en başından beri ödeme yöntemi olarak tercih ettiği virman usulüyle kredi taksitlerinin her ay düzenli tahsil edilmesine itiraz etmediği ve dava açmakla davacının bu yöndeki iradesinin ortadan kalktığını gören banka tarafından bu usulle yapılan tahsilâta son verildiği gözetildiğinde, söz konusu kesintilerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptalinin ve bu talebin kabulüyle bağlantılı olarak da kesilen bedellerin iadesinin istenmesi hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği- "Emekli maaşlarının haczedilemezliği ve bundan feragatin geçersizliğine dair hükümlerin emredici mahiyet taşıdığı, kredi sözleşmelerine konulan, bankaya takas/virman/mahsup işlemi yapma yetkisi veren hükümlerle hem tüketici hem de emekli olmakla zayıf ve sosyal devlet ilkesi gereği korunmaya muhtaç durumda olan kişinin kendisi lehine kanun koyucu tarafından öngörülen korumadan mahrum kaldığı, söz konusu sözleşme hükümlerinin İİK m. 83/a ve 5510 s. K. m. 93'e ayrılık teşkil ettiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-