İçerik Akışı
Teminat mektubu- İlam niteliğinde belge- Eda hükmü- İnfaz kabiliyeti-
Takibe dayanak teminat mektubunun, noterden onaylı bir taahhüt senedi veya icra müdürü önünde bir irade açıklaması şeklinde şekil şartlarına uygun düzenlenmediği, şarta bağlı olduğu ve yorum gerektirmeyecek şekilde borçlunun alacaklıya likit bir miktarı ödenmesi yönünde eda hükmünü içermediği, dolayısıyla İİK.'nun 38. maddesi kapsamında ilamlı takip yapılmasını sağlayacak ilam niteliğinde bir belge olarak kabulü mümkün olmadığından ilamlı takip yoluyla infaz kabiliyetinin bulunmadığı-
Zorunlu trafik sigortası- Başvuru hakkı-
Karayolları zorunlu mali mesuliyet sigortasında, sigorta ettirenin zarar verdiği kişinin, sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığı hâlde bu sigortadan yararlanacağı- Zorunlu trafik sigortası motorlu araç işleteninin KTK’nın 85/1. maddesinde yer alan üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu belirlenen limitler dâhilinde üstleneceğinden zarar görenler, bu zararın giderilmesi amacıyla, araç işletenine karşı KTK hükümlerine göre başvuru hakkına sahip değilse, zarar verene ait aracın trafik sigortacısına da başvuramayacağı- İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin sigorta teminatı kapsamına dâhil olmadığı- Somut olay değerlendirildiğinde; davacının desteğinin sürücüsü olduğu aracın işleteni (sigorta ettireni) olup, anılan yasal düzenlemeler gereğinde davalı sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkı bulunmadığından davacı tarafından açılan davanın reddinin gerektiği-
Salgın (pandemi) sebebiyle, kira sözleşme koşullarının uyarlanması- İhtiyati tedbir kararı-
Salgın (pandemi) hastalık sebebiyle, kira sözleşme koşullarının (kira bedelinin) uyarlanmasına ilişkin açılan davada, şartların gerçekleşmesi durumunda "ihtiyati tedbir kararı" verilmesinin uygun olduğu- Kira bedelinin uyarlanması davasında, "davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği" gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı (Ankara BAM 15. HD ile Bursa BAM 4. HD.'nin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin Yargıtay 3. HD. içtihadı)-
İpoteğin fekki- Menfi tespit-
Aynı davacı tarafından, aynı davalı aleyhine açılan ve reddedilerek kesinleşen ipoteğin fekki davasının "ipoteğin fekki" yönünden eldeki ipoteğin fekki ve menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etse de, davanın menfi tespit istemine de yönelik bulunması nedeniyle bu talep yönünden kesin hükmün varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığı- Menfi tespit istemi yönünden, davalının davalı bankaya yaptığı ve temlik aldığı ödemenin, bu dosya yönünden ipoteğin kaldırılabilmesi için ne kadar olduğu, ipoteğin kaldırılabilmesi için davacının davalı temlik alana ne kadar borçlu bulunduğunun, dava dışı bankadan ödemelere ilişkin belgeler getirtilerek ve banka kayıt ve belgeleri üzerinde bankacılık konusunda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılmak suretiyle belirlenmesi ve davacının davalıya borcunun tespiti gerektiği-
Yabancı para alacağı- Şikâyet-
Takip konusu yabancı para alacağının TL karşılığının "takip tarihi" itibariyle değil, "Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Karara ilişkin Tebliğe göre, 02/01/2018 tarihi itibariyle TL karşılığının talep edilmesi gerektiğine" ilişkin şikayetin 7 günlük süre içinde ileri sürülmesi gerektiği-
Basit yargılama usulü- Tanık deliline başvurma-
Basit yargılama usulüne tabi davada, yasal süresinde verdiği cevap dilekçesinde tanık deliline dayanan ancak tanıklarının isim ve adreslerini belirtmeyen ve ön inceleme duruşmasında bu hususta mahkemeden süre talep eden davalının, tanık dinletme talebinin, aynı duruşmada davacı vekilinin davalının bu talebine muvafakat göstermemesi üzerine mahkemece reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun mudur?
Avukatın azli- Vekalet ücretinin cezai şart olarak ödenmesi-
Avukatına güveni kalmayan müvekkilin yasa gereği avukatını her zaman azledebileceği- "Avukatın yazılı izin olmadan başka bir avukatı teşrik etmesi veya bir başka avukata izin vermesi hallerinde vekalet ücretinin ½ sinin cezai şart olarak ödeneceği’ şeklinde yapılan düzenlemenin geçerli olmadığı-
COVID 19 salgını- Uzatılan durma süresi- Satış ilanının sadece elektronik ortamda yapılması- İhalenin feshi-
COVİD-19 salgını nedeni ile uzatılan durma süresi içerisinde kaldığından satışın icra edilemediği, durma süresinin sonunda icra müdürlüğünce resen satış kararı alındığı, söz konusu satış kararında ilanın e-satış portalında yapılması ile sair ilan ve tebliğlere yer verilmekle birlikte gazete ilanı yapılmasına yer olmadığına ilişkin karar alındığı, satış ilanının e satış portalında ilan edildiği, taşınmazın birinci artırmada ihale edildiği uyuşmazlıkta, 7226 s. Kanuna göre "satış ilanının sadece elektronik ortamda yapılmasının yeterli olduğu" ve başkaca fesih nedeni de bulunmadığı dikkate alınarak ihalenin feshine ilişkin şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Soybağı davaları- Nüfus düzeltim davaları- Gerçek annenin tespiti Babalık karinesi- Soybağının reddi- Merci tayini-
Soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları, dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu- Ana ile soybağının kurulması (doğuran kadının tespit edilmesi) hâlinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davalıyı doğuran annenin öncelikle belirlenmesi gerektiği- Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesinin mümkün olduğu- Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak davanın "soybağının reddi" davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davası olduğu- Davalının anne ve baba isimlerinin değişmesi durumunda miras durumunun da değişikliğe uğrayacağı, bir başka anlatımla davalının mirasçılıktan çıkarılması durumunun gündeme geleceği, bu itibarla ortaya çıkacak hukuki sonuçlar ve kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda doğru sicil oluşturulması zorunluluğu dikkate alındığında gerektiğinde DNA testinin yaptırılmasında yarar bulunduğu- Davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesince "görevsizlik kararı" verildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği, dosya kendisine gönderilen aile mahkemesince de görevsizlik kararı verilerek temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine görev uyuşmazlığı yönünden Yargıtay 17. HD'nce; davanın niteliğine göre aile mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği, mahkemece merci tayini kararı sonrasında hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 8. HD.'nce bozulduğu ve mahkemece merci tayini kararı gereğince davanın soybağının reddi davası olarak kabulünün zorunlu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verildiği uyuşmazlıkta mahkemece davacı tarafından açılan davanın "nüfus kayıt düzeltim" davası olarak kabul edilerek işin esasına girilmesi ve davaya nüfus müdürlüğünün de katılımı sağlanarak deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
Muvazaalı hizmet alım sözleşmesi-
Davalı üniversite ile dava dışı temizlik şirketi arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığı, söz konusu hizmet alım sözleşmesi kapsamında acil tıp teknisyeni, sağlık memuru, ebe, hemşire, anestezi teknisyeni gibi görevlerde olmak üzere toplam 316 kişinin sağlıkla ilgili işlerde diğer işçilerin ise temizlik işlerinde çalıştırıldığı- Her ne kadar ilk hizmet alım sözleşmesi dönemi itibariyle davacı, alt işveren işçisi olarak görünmekte ise de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının inceleme raporu ile sağlık hizmeti işini yapan sağlık işçileri bakımından yapılan uygulamanın muvazaalı işlem olduğu tespit edildiğinden ve bu tespite yapılan itiraz mahkemece reddedildiğinden, davacının işe ilk giriş tarihinden itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiği- İlk hizmet alım sözleşmesinin süresi sona erdikten sonra davacı yeniden alt işveren şirket işçisi olarak çalıştırılmış ise de, “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz." hükmü gereğince davacının işveren işçisi olarak çalıştırılmasına ilişkin işlem de muvazaalı kabul edilmeli ve davacının bu dönemde de asıl işveren işçisi sayılması gerektiği- Bu itibarla, davacının tüm çalışma dönemi yönünden muvazaa sebebiyle davalı Üniversite işçisi olduğu kabul edilmeli; davalı Üniversite nezdinde çalışan emsali işçi ve ücreti tespit edilerek oluşacak sonuca göre davacının fark ücret alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği-
