İçerik Akışı
Hastanenin özen ve dikkat gösterme yükümlülüğü- İlliyet bağı
Hasta için kan, yasal prosedüre uygun şekilde kurulup işletilen ve denetim mekanizması dâhilinde çalışarak veri bağışı ve nakli sağlayan kan merkezlerinden temin edilebilecekken, hastaya daha hızlı müdahale edilebilmesi gayesiyle dahi olsa, kendisinin oluşturduğu sistemden kan temin eden davalı hastanenin azami seviye özen ve dikkati göstermesi gerektiği, verilen kanda ölüme sebep olan hastalığa ilişkin bulaşıklık bulunduğu ortadayken artık hastalığın bu kandan değil, başka bir suretle bulaştığının ispat yükünün davalı hastanede olduğu ve ispatın ortaya konamadığı, hâl böyle olunca; illiyet bağının tam olarak tespitinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı hastane yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi-
Daini mürtehin sıfatına haiz bankanın davalı ile aynı ortaklık içinde yer aldığı, sigorta ettiren ile aynı tüzel kişilik olduğu gözetildiğinde davaya muvafakat etmemesinin geçerli olup olmadığının TMK 2. maddesi çerçevesinde tartışılması, ondan sonra rehne konu borcun kaynağının araştırılması bakımından rehin ve poliçelere konu banka işlemlerinin getirilmesi, bu rehin kaydına göre murisin ne kadar borcunun kaldığının tespiti, temyiz aşamasında sunulan kredi geri ödeme planına göre de, murisin bankaya olan kredi borcunun son taksinin karar tarihinden önce olduğu gözetildiğinde, yargılama sırasında bitip bitmediği araştırılması, dain-i mürtehinin davaya muvafakatinin ya da kredi borcunun ödenmesine ilişkin hususun, sonradan tamamlanabilir dava şartı olduğu da gözetilerek rehne konu borç yönünden icra takibi başlatılıp başlatılmadığının, borcun tamamının ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiği-
TBK mad. 19'a ve İİK mad. 277'ye dayalı tasarrufun iptali davalarının özellikleri-
“MUVAZAA (TBK.m. 19) NEDENİNE DAYALI TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI” İLE “İİK.m. 277 vd. DAYALI TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI”NIN KARŞILIKLI ÖZELLİKLERİ VE SONUÇLARI HAKKINDA ‘BİLGİ NOTU’
İcra takibinin kesinleşmesi- Mirasın reddi- Borca itiraz- Yedi günlük süre-
İcra takibinin kesinleşmesinden önceki dönemde, mirasın reddedilmiş olduğu hususu maddi hukuka dayalı bir borca itiraz sebebi olup; olayda borçlu tarafından, takibin kesinleşmesinden önce, TMK'nın 606. maddesine göre alınan mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğine ilişkin sulh hukuk mahkemesi kararını, ödeme emri tebliğinden itibaren, yasal yedi günlük sürede icra dairesine bildirilmediği, bu durumda; takibin kesinleşmesinden sonra mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının icra dairesine sunularak hacizlerin kaldırılmasının istenemeyeceği-
Ticari uyuşmazlıklar- İtirazın iptali davası- Dava şartı olarak arabuluculuk- İçtihatların birleştirilmesi-
İtirazın iptali davasının açılması halinde, aynı alacakla ilgili genel hükümlere göre alacak davası açılmasında hukuki yarar olmadığı, itirazın iptali davası süresinde açılmamışsa veya başka bir nedenle alacaklı davaya alacak davası olarak devam etmek istediği takdirde itirazın iptali davasını ıslah suretiyle alacak davasına dönüştürebileceği, borçlunun icra takibine yaptığı itirazdan kısmen veya tamamen vazgeçmek suretiyle alacaklının alacağını kısmen veya tamamen kabul edebileceği gözetildiğinde; itirazın iptali davasının, arabuluculuğa başvuru için aranan taraf iradelerine hâkim olduğu ve tarafların dava konusu alacak hakkında serbestçe tasarrufta bulunabileceği dava türlerinden olduğu- Ticari uyuşmazlıklarda, zorunlu arabuluculuk hükümlerine göre; para alacağının tahsilini amaçlayan uyuşmazlıklar hakkında, tarafların serbestçe tasarruf etme imkanına sahip olduğu gözetilerek, ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davalarının, zorunlu arabuluculuğa tâbi olduğu ve bu nedenle başvuru konusu Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasındaki içtihat farklılığının, davadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğu yönünde birleştirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali- Yukarı dikey fahiş fark- Borçluyla aynı sektörde faaliyette bulunma- Ticari işletmenin önemli bir kısmı kavramı-
Üzerindeki ipotek ve hacizle beraber toplam olarak maliyeti 775.000,00 TL olan geminin bilirkişi tarafından tesbit edilen satış tarihindeki değerinin 97.036,00 TL' olduğu, bedeller arasında yukarı dikey olarak önemli fahiş farkın bulunmasının İİK'nun 278/3-2 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- İİK'nun 280/1. maddesi gereğince aynı sektörde faaliyette bulunan davalı şirketin borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin de kabulü ile dava konusu gemi satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu çelik yakıt tankerinin borçlu şirketin ticari emtiasından biri olduğu, bu emtianın borçlu şirketin ticari işletmesinin önemli bir kısmını oluşturması halinde İİK'nun 280. maddesi gereğince yapılan devir ticari işletmenin devri niteliğinde olacağından, mahkemece satış tarihinde dava konusu geminin borçlunun ticari işletmesinin önemli bir mal varlığını oluşturup oluşturmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusunun miktar ve değeri- Temyiz kesinlik sınırı- Kamu düzeni-
Miktar ve değeri, temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların, HMK'nun geçici 3. maddesi uyarınca ve uygulanmasına devam olunan mülga HMUK'nun 427. maddesine göre; temyiz edilemeyeceği, kesinlik sınırının kamu düzeni ile ilgili olduğu, temyiz kesinlik sınırı belirlenirken; yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değerinin dikkate alındığı; faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hesaba katılmadığı-
Davanın ihbarı ve davaya müdahale- Meskeniyet şikayeti- Borçlunun ölümü-
Davanın ihbarına ve davaya müdahaleye usul hükümlerinin şikayet hakkında uygulanmayacağı- Meskeniyet şikayetinde bulunan borçlunun vefatı halinde, mirasçının kendisi ve ailesinin ihtiyacı nedeniyle bu yargılamaya devam edemeyeceği, icra mahkemesince şikayetin konusu kalmadığından vefat eden borçlu yönünden istemin reddine karar verilmesi gerektiği-
İş kazası- HMK 177/2. değişikliği- Bozmadan sonra ıslah-
İş kazasından kaynaklı tazminat davasında verilen ilk kararın "olayın iş kazası olup olmadığının mahkemece 'ön sorun' kabul edilerek değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesi ile bozulması ve bozma ilamına uyulmak sureti ile mahkemece tahkikata dair işlemler tesis edilmesi ve maddi tazminatın davacı vekilinin ıslah dilekçesine itibar edilerek belirlenmesinden sonra söz konusu ilamın "bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı" gerekçesi ile tekrar bozulduğu uyuşmazlıkta, "Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine" ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan yasa değişikliği gözetilerek ve davacı tarafın ıslah istemine değer verilerek yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Ticari iş- Temerrüt- Avans faizi- Konut kredisi-
Taraflar arasındaki konut kredisi sözleşmesi davalı banka için ticari iş niteliğinde olduğundan, davacı tüketicinin, 3095 s. K.. mad. 2/2 uyarınca temerrüt hâlinde avans faizi isteminde bulunabileceği- Kredi sözleşmesi çerçevesinde yapılan kesintisinin haksız olduğu iddiasıyla iadesi yönünde başlatılan takibinde asıl alacak miktarının belirli olması ve bu alacağa bağlı ferilerinin de taraflarca hesaplanabilir olması nedeniyle alacağın “likit” olduğunun kabulü gerektiği- İtirazın iptali davasında, dava değeri açıkça takipteki asıl alacak miktarı olan 3.000TL üzerinden gösterilmiş, mahkemece de ilk celsede taraflar arasındaki çekişmeli miktarın 3.000TL olduğu belirlenmiş olmasına karşın, "davanın kısmen kabul edildiği" belirtilerek açıkça dava edilmeyen işlemiş faiz alacağı yönünden de davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- "Dava dilekçesi anlatımında davalının işlemiş faizden de sorumlu tutulması gerektiğinin ifade edilmesi ve talep sonucunda itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin istenmiş olması karşısında davanın takipteki alacak miktarının tamamı üzerinden açıldığının kabul edilmesi gerektiği, tüketici harçtan muaf olduğu için mahkemece talebin dava değeri olarak gösterilenden fazlası olduğu sonucuna varıldığında harcın tamamlanması için süre verilmesi şeklindeki usulün uygulanmasının da mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-