İçerik Akışı

İtirazın iptali davasından sonra menfi tespit davası-

İtirazın iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasının görülemeyeceği-

Menfi tespit davası- İtirazın iptali- Hukuki yarar- Derdestlik- Bekletici mesele-

İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişkinin bulunmadığı, ancak; menfi tespit davası ile itirazın iptali davasında alacağın var olup olmadığı, yani aynı vakıa tartışılacağı için farklı sonuçlar çıkmaması amacıyla iki davanın birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün olmazsa duruma göre davalardan birinin bekletici mesele yapılması gerektiği-

Boşanma davasından feragat- Evlilik birliğinin temelden sarsılması- Anlaşmalı boşanma- Af- Kusur tespiti-

Feragat edilen dava evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak açılmışsa; anlaşmalı boşanma davasından feragatin, dava tarihinden önceki olayların affedildiği sonucunu doğurmayacağı, o halde; taraflardan birinin feragatle sonuçlanan anlaşmalı boşanma davasının dava tarihinden önceki vakıalara dayanarak herhangi bir boşanma sebebine dayalı olarak boşanma davası açabileceği, açılan davada anlaşmalı boşanma davasının dava tarihinden önceki vakıaların da kusur belirlemesinde dikkate alınması gerektiği-

Haksız fiil- Yetkili mahkeme- Yetkili icra dairesi- Zarar görenin seçimlik hakkı- Kesinlik sınırı-

Haksız fiilden doğan davalarda, davacı HMK. 16 gereğince seçimlik hakkını kullanarak zarar gören olarak kendi yerleşim yerinin bulunduğu yer icra dairesinde takip yapabileceğinden ve dava açabileceğinden, kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile kesinlik sınırının altında kaldığından istinaf başvurusunun reddine dair kesin olarak verilen kararın bozulması gerektiği-

Kıymet takdirine itiraz- İhalenin feshi- Satış ilanı-

Kıymet takdirine itiaz üzerine verilen kararların kesin olmakla birlikte anılan hükümler ihalenin feshi aşamasında incelenebileceği- İcra müdürlüğünce yapılan kıymet takdiri sonucu, ihaleye konu taşınmaza biçilen değere borçlu vekilinin belirlenen değerin düşük olduğunu ileri sürerek itirazı üzerine, İcra Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, taşınmazın değerinin daha yüksek belirlendiği, ancak icra müdürlüğü tarafından alınan bilirkişi raporunun daha ayrıntılı olduğu gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği ve satışın icra müdürlüğünce belirlenen değer üzerinden yapıldığı ve bu halde borçlunun kıymet takdirine itirazı üzerine aleyhine hüküm tesis edilmiş olup, icra mahkemesinin bu şekilde belirlediği değer esas alınarak yapılan ihalenin de usulsüz olduğu- İcra müdürlüğünün satış kararında "Türkiye genelinde yayın ve dağıtımı yapılan ve günlük tirajı 50.000'in üzerindeki gazetelerden birinde ilanın yapılmasına" karar verildiği, buna göre gazete tirajının satış talep tarihinde 50.000'in üzerinde olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği-

Ticareti terk- Tasfiye sonrası mal beyanı-

Ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketinin, TTK uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık bundan sonra aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanını vermesinin fiilen mümkün olamayacağı, bundan hareketle mal beyanında bulunmadığından bahisle mahkumiyet kararı verilemeyeceği-

Önalım davası- Önalım hakkı- Satış sözleşmesi- Dürüstlük kuralı-

Taşınmaz mal mülkiyetinin, kanundan kaynaklanan daraltımlarından biri olan önalım hakkıyla ilgili yorumların ve değerlendirmelerin; mülkiyet hakkının özüne zarar verecek şekilde, önalım hakkı sahibi lehine genişletilmesinin doğru olmadığı, bu nedenle; dava açılmadan önce gerçekleşen satış ve düzeltme işlemlerinin, bir bütün halinde ve hepsine eşit değer vererek mevcut durumun değerlendirilmesi gerektiği, önalım davasına konu satış sözleşmesine ve buradaki bilgilere dayanarak talepte bulunan davacının, dava açılmadan önce bu sözleşmedeki bir hatanın düzeltilmesine yönelik davalı işlemini kabul etmemesinin TMK'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-

Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk- Tarafların dayandığı hukuki sebepler-

Bölge Adliye Mahkemesi; kefalet sözleşmesi Alman Hukuku'na tabi olarak düzenlenmiş ise de taraflar uyuşmazlık halinde uygulanacak hukukun belirlenmediği, davacının davasını açarken hukuki sebep olarak Türk kanun maddelerine dayandığı, davalının ise davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde TBK’nın olaya uygulanmasını talep ve kabul ettiği göz önüne alındığında davanın her iki tarafının TBK’nın dolayısıyla Türk Hukuku'nun uygulanmasında mutabık oldukları yönünde karar vermiş ise de Yargıtay 11. HD'nin davacı şirketin Almanya'da kurulmuş olduğu, davalının da yurtdışında ikamet ettiği, sözleşmenin Köln/Almanya'da akdedildiği, taraflarca sözleşmede açık bir hukuk seçimi yapılmadığı anlaşılmış olup, bu nedenle yabancılık unsuru bulunan sözleşmeye Alman Hukuku'nun uygulanıp uygulanamayacağının Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun kapsamında tartışılmadan Türk Hukuku'nun uygulanması suretiyle sonuca varılmasının doğru olmadağı kanaatinde olduğu-

Mahsup- Peşinatın borçtan mahsup edilmesi- Kesin maliyet hesabı- Şerefiyelendirme-

Mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal içtihat üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulünün yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğu- Davaya konu konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL (eski para) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı, buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı, bu durumda; davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-

Malın devrinin semen karşılığında olması- Muris muvazaası- Mirasbırakanın gerçek iradesi- Mal kaçırma kasdı-

Muris muvazaasına ilişkin davalarda; bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı, bunun için de; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olup, semenin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceğinin kabul edildiği, esasen, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden içtihadı birleştirme kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü, başka bir ifade ile murisin iradesinin önem taşıdığı-