İçerik Akışı
Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk- Tarafların dayandığı hukuki sebepler-
Bölge Adliye Mahkemesi; kefalet sözleşmesi Alman Hukuku'na tabi olarak düzenlenmiş ise de taraflar uyuşmazlık halinde uygulanacak hukukun belirlenmediği, davacının davasını açarken hukuki sebep olarak Türk kanun maddelerine dayandığı, davalının ise davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde TBK’nın olaya uygulanmasını talep ve kabul ettiği göz önüne alındığında davanın her iki tarafının TBK’nın dolayısıyla Türk Hukuku'nun uygulanmasında mutabık oldukları yönünde karar vermiş ise de Yargıtay 11. HD'nin davacı şirketin Almanya'da kurulmuş olduğu, davalının da yurtdışında ikamet ettiği, sözleşmenin Köln/Almanya'da akdedildiği, taraflarca sözleşmede açık bir hukuk seçimi yapılmadığı anlaşılmış olup, bu nedenle yabancılık unsuru bulunan sözleşmeye Alman Hukuku'nun uygulanıp uygulanamayacağının Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun kapsamında tartışılmadan Türk Hukuku'nun uygulanması suretiyle sonuca varılmasının doğru olmadağı kanaatinde olduğu-
Mahsup- Peşinatın borçtan mahsup edilmesi- Kesin maliyet hesabı- Şerefiyelendirme-
Mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal içtihat üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulünün yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğu- Davaya konu konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL (eski para) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı, buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı, bu durumda; davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Malın devrinin semen karşılığında olması- Muris muvazaası- Mirasbırakanın gerçek iradesi- Mal kaçırma kasdı-
Muris muvazaasına ilişkin davalarda; bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı, bunun için de; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olup, semenin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceğinin kabul edildiği, esasen, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden içtihadı birleştirme kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü, başka bir ifade ile murisin iradesinin önem taşıdığı-
Kooperatif genel kurulu kararlarının bağlayıcılığı- Cezai işlemler- Ticari dava-
Kooperatif genel kurullarında alınan kararlar, kooperatifin tüm üyeleri için bağlayıcı olup, kooperatif üyesinin maliki olduğu taşınmazı kiraya vermesi hâlinde; kiracının toplu işyerindeki taşınmazı kooperatif genel kurul kararlarında belirlenen şartlar çerçevesinde kullanmasının, kira ilişkisinin doğal sonucu olduğu, aksi durumda; kooperatif genel kurul kararlarının bağlayıcılığı ilkesinin zedeleneceği, bu açıdan; site işletme alanına dahil taşınmazlar ile ilgili kooperatif genel kurulu kararlarının kooperatif üyesi olan malikten taşınmazı kiralayarak şahsi hak elde eden kiracıyı da bağlayacağını kabul etmek gerektiği- Cezai işlemlerin dayanağı olan kooperatif genel kurul kararlarının geçerli olup olmadığı, üyeler ile üyelere ait taşınmazların kiracıları olan üçüncü kişileri bağlayıp bağlamadığına ilişkin hususların, Kooperatifler Kanunu uyarınca belirlenmesi gerektiği- Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı, kooperatif üyesi aleyhine düzenlenen ceza faturaları ile ilgili uyuşmazlıkta görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu-
Elektronik tebligat- Muhatabın elektronik adresine tebliğ-
UETS elektronik tebligat mesajı zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştırıldığında; elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı-
Tahliye taahhüdü- Tahliye tarihi-
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde bulunan tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi açık bir şekilde yer almadığından TBK'nun 352. maddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemeyeceği-
Hizmet alım sözleşmesi- Yükleniciler aleyhine rücu- Yüklenicilerin sorumluluğu-
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında; ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler, mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi, borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşmenin de bulunmadığı, her yüklenicinin kendi işverenlik süresiyle sınırlı olarak sorumlu olduğu, bu nedenle; alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmünün kurulması, davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumundaysa; takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceğinin ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği ve ihbar tazminatından ve izin ücretinden son yüklenicinin sorumlu olduğu-
Mirastan feragat sözleşmesi- Miras sözleşmesi- Geçerlilik şartları- Tanık-
Mirastan feragat sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir miras sözleşmesi olduğu için, TMK'nun miras hukukuna ilişkin kurallarının, mirastan feragat sözleşmesinin kurulmasında da geçerli olacağı- Mirasbırakanın damadının, noterde düzenleme şeklinde yapılan mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer aldığı, TMK'nun 536. maddesine göre; geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemeyeceğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Gemi adamı- İşçilik alacaklarına uygulanacak faiz- İş Kanunu'nun kapsamı- Deniz İş Kanunu-
Gemide garson olarak çalışan işçinin Deniz İş Kanunu'na tabi olduğu- Deniz İş Kanunu'nda ücret ve eklerine en yüksek mevduat faizi uygulanacağına dair herhangi bir hüküm olmadığı gibi kıdem tazminatına yürütülecek faize ilişkin de özel bir hüküm bulunmadığı- İş Kanununa tabi işçilik alacaklarına uygulanan ve kanunda açıkça düzenlenen mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının gemi adamının alacaklarına uygulanması mümkün olmayıp, yasal faizin uygulanması gerektiği-
Gizli ayıp- Üretimden kaynaklı ayıbın tüketiciden gizlenmesi- Satıcı ve üreticinin seçimlik haklardan sorumluluğu-
Davacı tüketicinin, sözleşme tarihi koşullarına göre yüksek bir bedelle satın aldığı televizyondan beklentisinin, ileri teknolojiyle ve titizlikle üretilmiş, kaliteli ve sağlam bir elektronik cihaz almak olduğu, ne var ki; söz konusu cihazın garanti süresinin dolmasının akabinde arızalandığı ve bu arıza sebebiyle kullanılamaz hâle geldiği, davacı, onarım talep ettiğinde garanti süresinin dolduğu belirtilerek neredeyse yeni bir televizyon alabileceği miktarda tamir ücreti istenmesi üzerine açılan davada; televizyonun ana kartında meydana gelen ve görüntü vermemesine sebep olan arızanın üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetinde olup, zamana bağlı olarak ortaya çıktığı ve kullanıcı hatası bulunmadığının tespit edildiği, bir elektronik cihazın ana kartının onun asli fonksiyonlarını yerine getirmesini sağladığı genel hayat tecrübesiyle de malûm olduğundan, satın alınan maldaki üretimden kaynaklı ayıbın ağır kusurla tüketiciden gizlendiği, bu hâlde üretici yanında satıcının da tüketicinin seçimlik haklarından sorumlu tutulması gerektiği-