Boşanma davasında davalı kadının, duruşmada, imzalı beyanı ve daha sonra verdiği dilekçe ile nafaka talebinden vazgeçmesi durumunda, istek aşılarak, yazılı şekilde, tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı–
Genel yaşam deyimlerine göre olağan olanın, ziynet eşyalarını kadının üzerinde taşıyacağı veya kadın tarafından evde saklanmış olacağı, bu durumun aksini iddia eden kadının, altın ve ziynetlerin yürütülmesine engel olduğunu veya bankaların zorla elinden alındığını; evden ayrılmadan önce ya da evden ayrılırken götürme fırsatını elde edemediğini kanıtlaması gerekeceği–
Ziynet eşyalarının mutad olarak kadında olduğunun kabulü gerekeceği–
Ergin olmakla çocuk üzerindeki velayetin kendiliğinden kalkacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494) kaynaklanan bütün davaların aile mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceği-
Boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararında velayet düzenlemesinin yapılmamış olmasının davanın reddi için sebep kabul edilemeyeceği–
Kadının açtığı boşanma davası, kocanın açtığı boşanma davasından ayrı bağımsız bir dava olduğundan, bu dava ile ilgili delillerin de takdiri ve bu konuda bağımsız bir karar oluşturulması gerekeceği–
Türklerin kişi hallerine ilişkin uyuşmazlıklarda Türk hukukunun uygulanacağı–
Dava ve taraf ehliyetinin kamu düzenine ilişkin olup, mahkemelerce doğrudan doğruya (re'sen) gözönünde tutulacağı–
Boşanmanın, münhasıran Türk mahkemelerinin yetkisi içinde olan bir konu olmadığı, tanınması talep edilen karar boşanmaya ilişkin olup, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olduğu için Türk kamu düzenine açık bir aykırılıktan söz edilemeyeceği–