Her ne kadar taşınmazı temlik edenler ile temellük eden arasında -İ.ları Birleştirme Kararının öngördüğü anlamda- yazılı bir belge yok ise de, düzenlenen diğer belgeler, "yazılı delil başlangıcı" niteliğinde olup ilk işlemin inançlı işlem olduğunun kabulünü gerektirir kuvvette oldukları; son temlikin de, şirket ortaklarının Banka’ya verdikleri talimat uyarınca gerçekleştirildiği gözetildiğinde şirket çalışanı olan ve kayıt maliki gözükenin bu işlemlere aracılık yapan kişi olduğunun belirlendiği, o halde, taşınmazın el değiştirmesi nedeniyle bir alacak hakkının varlığı kabul edilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Somut olayda; asıl davada davacı tarafın, yazılı delil sunmamış ise de, yemin deliline dayandığı, N.’ye yapılan temlikin muvazaalı olduğunun kanıtlanması halinde; N.’nin annesi olan Dudu’nun, bu durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu gözetildiğinde, iyiniyetli olmayacağı ve iktisabının korunamayacağı-
Sahtecilik yönünden adli tıp kurumundan rapor alınmadan sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Tapu iptal ve kadastral parselin ihyası isteğine ilişkin davada, tapu iptal-tescil davaları kayıt malikleri aleyhine açılması gerekeceği-
Tapu iptal ve tescil davasında davacının taraf olmamasına karşın, tapudaki payının terkin edilmiş olmasının da başlı başına yolsuz tescil teşkil edeceği-
Her ne kadar, inançlı işlem yönünden ileri sürülen iddia, yazılı bir delil ile ispat edilememiş ise de; toplanan deliller ve Sulh Ceza Mahkemesi’nin dava dosyası içeriği birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazın davacı tarafından davalıya devriyle ilgili işlemin tehdidin yarattığı korkunun etkisiyle yapıldığı, böylece ikrah yönünden ileri sürülen iddiaların sübuta erdiği-
Davanın, taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin gerektiği, bu tür davalarda, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16/2. maddesi uyarınca harcın, gayrimenkulün değeri ile talep olunan tazminat tutarı üzerinden alınacağı-
Davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu, bu tür bir davada HUMK’nun 413. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanunu’nun 26,27,28,30 ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı-
Davacı Vakıf idaresi tapu iptali ve tescil yanında Bankaya yatırılan kira gelirleri bakımından da istekte bulunduğuna göre, taşınmazın aslı da Vakıf taşınmazı olduğundan kira gelirlerinin Vakıflara ödenmesi gerekeceği-