İİK'nun 72. maddesine dayalı olarak, davalı yanca icra takibine konulan bononun bedelsiz olması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin davada, senede karşı ileri sürülen bedelsizlik iddiasının yine aynı kuvvette deliller ile davacı tarafından ispat edilmesi gerekeceği-
Davanın temelini oluşturan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinin borçlusu dava dışı kişi olup davacı hakkında girişilmiş bir takip bulunmadığı; her ne kadar takip talebinin 5. bendi karşısında ipotek verenlerin isim ve adresleri yazılmış ise de, davacı açıkça borçlu olarak gösterilip kendisinden bir talepte bulunulmadığından; davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı ve hukuki yararın dava şartlarından olduğu davanın bu nedenle reddi gerekeceği-
Kira sözleşmelerinde sözleşmeye el yazısı ile eklenen ibarelerin kiracı tarafından paraf edilmediği zaman itibar edilemeyeceği, kira sözleşmeleri kiracı tarafından haksız şekilde feshedildiğinde kiracının, kira dönemi sonuna kadarki kira parasından sorumlu olduğu ancak kiralayanın da zararın artmasına neden olmaması gerektiği, kiracının sorumluluğu kiralananın kira sözleşmesindeki bedel ve koşullarda yeniden kiraya verilebileceği süre kadar olduğu, kanun koyucu bu kuralı 6098 sayılı TBK 325. maddesi ile kanun hükmü haline getirdiği, kira sözleşmesine konu araçların yeniden kiraya verilip verilmediği üzerinde durularak ve kiralanan araçların aynı şartlarla ne kadar süre içinde kiraya verilebileceği gerektiğinde uzman bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek, tespit edilecek bu makul süre kadar kira parasından kiracının sorumlu tutulması gerektiği-
Kira alacağından dolayı yapılan takiplere ilişkin davacı borçlunun menfi tespit istemine ilişkin davada, aylık kira bedelinin ne kadar olduğunu ispat külfetinin davalı kiraya veren ait olduğu, yıllık kira miktarına göre tanıkla kanıtlanmasının mümkün olmadığı, buna göre kiraların bankaya ilk yatırıldığı tarihten itibaren ilgili bankalardan hesap dökümünün istenmesi, banka kayıtlarında kira bedelinin ispatının mümkün olmaması durumunda mahkemece davalı alacaklının delil listesinde her türlü yasal delil ibaresinin bulunmasına, bunun yemin delilini de kapsadığına göre davalı alacaklıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davada talep konusu edilen miktarda borcun ödendiği davacı tarafça kanıtlanamadığından davanın reddi gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacının dava konusu çekte sıfatı bulunmamakta olup tek yanlı olarak yapılan çalıntı ihbarı davacının meşru hamil olduğunu göstermeyeceğinden bu durumda, açılmış bulunan bir ceza davası bulunmadığı da gözetildiğinde davanın reddi gerekeceği-
Takip konusu menfi tespit ilamı usul ve kanuna uygun bulunarak onanmış ise de karar düzeltme yoluna başvurulduğu için ilam henüz kesinleşmediğinden infaz edilemeyeceği-
Kira alacağından dolayı yapılan takibe ilişkin menfi tespit (ödemeyle istirdat) istemi-
Yargılamaya son verilen kısa kararda davacı lehine tazminata hükmedilmediği halde gerekçeli kararda hüküm fıkrasında tavzih yolu ile düzeltme yapılarak ek karar ile tazminata hükmedilerek, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup bu durum HMK298/2 (HUMK 388) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden kararın bozulması gerekeceği- HUMK'un 455.maddesinde tavzihin ancak hüküm fıkrası içinde çelişki ihtiva etmesi, hüküm fıkrasının müphem olması, hüküm fıkrasının gerçek bir anlam ihtiva etmemesi halinde yapılabileceği öngörülmüş olup tavzih yoluyla hüküm fıkrasına yeni bir ekleme yapılması ve bu suretle hükmün değiştirilmesinin mümkün olmayacağı-
Davacı şirket, her ne kadar davalı belediye başkanına bağlı olsada, kararlarını kurul olarak ve belli bir çoğunluk sağlayarak aldığı, davacı şirketi oluşturan kuruluşların bir kısmının özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde olduğu, bu nedenle kurulun aldığı kararın idari bir işlem olmadığı-