Davacı tarafça sunulan dava ve ıslah dilekçesi incelendiğinde, taşınmazın davalılara iadesine yönelik bir talebi bulunmadığı açık olmakla, mahkemece talebi aşar şekilde ve re'sen dava konusu taşınmazın davalılara iadesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Çek yaprakları bedelinden müteselsil kefiller sorumlu mudur? Kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu- Kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiği- "İmzalanan kredi sözleşmesinde 'müşterinin verilen çek karnesini özenle saklamaya mecbur olduğu, bankanın verdiği çek karnelerini her zaman geri isteyebileceği, kredinin kapatılması hâlinde kullanılmayan çek karnesi ve çeklerin bankaya iade edileceği çekten doğan sorumluluğun tamamen tarafına müşteriye ait olduğunun' kabul ve taahhüt edildiği, sözleşmedeki 'sözleşmede imzası bulunan kefil veya kefillerinin müşterinin bu sözleşmeden veya her ne olursa olsun gerek yalnız olarak gerekse diğer kişilerle birlikte aslen veya kefil sıfatıyla borçlandığı veya borçlanacağı (kefalet dâhil) bütün meblağları bankaya karşı 1. maddede yazılı kredi miktarına kadar müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak üstlenir veya üstlenirler” hükmü gereği depo talebinden müteselsil kefiller olan davalıların da sorumlu olduğu, bu nedenle yerel mahkeme direnme kararının onanması gerektiği' ve yine diğer bir görüşe göre 'takibe konu borcun ilamsız icra takibine konu edilemeyeceği' yönündeki değişik gerekçe ile kararın bozulması gerektiği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
Hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği-
Davacının Eylül 2013 ve Haziran 2014 dönemi yönünden alacak talebi olduğu halde Haziran 2015-Ağustos 2015 döneminin de hüküm altına alınarak talebin aşılmasının doğru olmadığı-
Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacı için davalıdan hakaret eylemi nedeniyle 4.000,00 TL ve kasten yaralama eylemi nedeniyle 4.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmasına karşın, mahkemece hakaret eylemi sabit olmadığı halde hangi eylemlerden dolayı tazminata hükmedildiği de açıklanmadan, talep miktarı aşılmak suretiyle, davalı aleyhine 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, 6100 sayılı HMK’nin 26. maddesi uyarınca hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, mahkemece talebi aşar şekilde ve hangi eylemlerden dolayı tazminata hükmedildiği açıklanmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya uygun düşmediği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesinin usule aykırı olduğu-
Kamu kurum ve kuruluşları tarafından sunulan hizmetlerin karşılığı olarak alınan harcın yasaya dayalı olarak alınması ve yükümlüsünün de kanunun amacına uygun olarak bu hizmetten yararlanan kişiler olması gerektiği- Anayasanın harç alınmasındaki kanunilik ilkesi gereğince Harçlar Kanunu'nun 1. maddesinde alınacak harçlar arasında yargı harçlarının da sayıldığı, yargı harcı hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından bu kuralın Anayasa'nın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir kural olmadığı- Yasa'nın emredici hükümleri gözetilerek yargılama sırasında taşınmazın mahkemece tespit edilen değeri dava dilekçesinde gösterilen değerden daha yüksek olduğundan tespit edilen değere göre Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi gereğince eksik nispi harcın tamamlanması aksi halde müteakip yargılama işlemlerine devam edilmeyerek dosyanın işlemden kaldırılması Harçlar Kanunu 30 ve 32. maddesinde yasal zorunluluk olarak öngörüldüğünden, davada, harcın yükümlüsü davacı olmasına karşılık ilamda bakiye karar ve ilam harcının davalıdan alınmasına karar verilmesi suretiyle Anayasa ve Yasa ile belirlenen ''Harçların kanuniliği ilkesi'' ihlal edilerek davacının başlangıçta yatırması gereken harçtan davalının sorumlu tutulması suretiyle harcın hem ödeme zamanının hem de yükümlüsünün değiştirilerek, yasa koyucunun amacına aykırı şekilde yargı hizmetinden harç ödenmeden yararlanma olanağının tanınmış olmasına göre, davanın esası hakkında hüküm verilemeyeceği dikkate alınarak, öncelikle diğer yönleri incelenmeksizin mahkeme kararının 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30 ve 32. maddesi gereğince işlem yapılmak, harç ikmal edildiği taktirde davaya devam ederek işin esası hakkında karar verilmek, harç tamamlanmadığı taktirde ise dosyanın HMK mad. 150 gereğince işlemden kaldırılmasına ve yasal süresi içerisinde harcı yatırılmak suretiyle yenilenmediği taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği- Birleşen davada 1,2,3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin tapu iptali ve tescili istenilmesine rağmen, mahkemece HMK mad. 26'da düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde 39758 Ada 8 ile 9 parsel nolu taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, davacı tarafından icra dosyasında talep edilen birikmiş faizden daha yüksek faizin kabul edilmesinin talebin aşılması olduğu- Yasal faiz üzerinden hesap yapan bilirkişi raporunun kabul edilmesine rağmen, takibin devamına denilerek %15 reeskont faizi uygulanmasına imkan verilecek şekilde hüküm tesisinin de hatalı olduğu-
Dava dilekçesinde talep edilmeyen bir alacağın, ıslah dilekçesiyle istenilmesinin mümkün olmadığı-
Paydaşlar arasında ecrimisil isteği-