Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olması gerekeceği-
Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılmasına hakim tarafından karar verilebileceği-
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan; mahkemece, davalı annenin gücü oranında müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılması için uygun bir miktar iştirak nafakası takdir edilmesi gerektiği- Velayeti kendisine bırakılmayan davalı anne ile çocuk arasında her hafta sonu düzenlenen kişisel ilişkinin, davacı babayı hafta sonları eve bağımlı hale getirebileceği gibi velayet görevini de gereği gibi yerine getiremeyecek olması, yine dini bayramlarda ve Temmuz ayında düzenlenen kişisel ilişkilerde de başlama ve bitiş saatlerinin gösterilmemesinin de infazda tereddüt yaratacak nitelikte olması sebebiyle; mahkemece müşterek çocuk ile davalı anne arasında her ayın belirli hafta sonlarında, dini bayramlarda ve Temmuz ayında kurulan kişisel ilişkinin de başlama ve bitiş saatleri de gösterilerek daha uygun kişisel ilişki kurulması gerektiği- 
Nafakanın dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesi gerekirken; kararın kesinleşme tarihinden itibaren karar verilmiş olması doğru görülmemiş ise de; bu hususun düzeltilmesinin yeniden yargılama yapmayı gerektirmediği-
Davacı, kendisi ve çocuk için dava dilekçesinde talep ettikleri nafakadan vazgeçtiğini bildirip, sonradan da herhangi bir nafaka talebinde bulunmadığından; davacı ve yanında bulunan müşterek çocuk yararına dava tarihinden hükmün kesinleşmesine kadar tedbir nafakası takdir ve tayininin doğru olmadığı- Baba ile velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk arasında her ayın birinci ve üçüncü C.rtesi günleri 09.00 ile 18.00 arası kişisel ilişki tesisinin, babalık duygusunu tatmine elverişli olmayıp yetersiz olduğu; aynı hafta sonları çocuğun babası yanında yatılı kalmasına imkan verecek şekilde kişisel ilişki tesisinin bundan beklenen amaca uygun düşeceği- 
İştirak nafakası alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup reşit olan müşterek çocukların birikmiş iştirak nafakası alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunmadığının anlaşıldığı, bu hususun mahkemece resen nazara alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken esasın incelenerek sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
Koca, kadının davasında verilen hükmün, boşanmaya ilişkin bölümüne yönelik temyiz talebinden dilekçeyle feragat ettiğinde, bu yöne ilişkin temyiz isteğinin reddedileceği- Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmekle birlikte, bu ilişkinin hangi günlerde ve sürelerde tesis edileceği kararda gösterilmediğinden; bu hükmün infaz kabiliyeti olmadığı; hakimin, infaza elverişli hüküm oluşturmak zorunda olduğu- 
Çocuğun bedeni, fikri ve ruhi gelişimi gözetilerek, yüksek yararına en uygun çözümün bulunması gerektiği ve bu hususta hakimin taraflarca ortaya konulan delillerle bağlı olmayıp, re'sen araştırma yapma yetkisine sahip olduğu-Tanık beyanları, velayet hakkına sahip olan annenin, velayete ilişkin sorumluluğunu yerine getirmediğini, bu görevini ihmal ettiğini kesin olarak gösterir nitelikte değil ise de; annenin bu görevini beklenen ölçüler içinde yerine getirdiğini ve çocuğa gerekli özeni gösterdiğini söyleyebilme olanağı da bulunmadığından; mahkemece 4787 s. K. mad. 5 uyarınca; nezdinde görevli uzmanlar varsa bu uzmanlardan, yoksa diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevli pedagog, psikolog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlarından yararlanılarak; bu uzmanların çocukla ve her iki ebeveynle yüzyüze görüşmeleri suretiyle, çocuğun yüksek yararının ebeveynlerinden hangisinin yanı olduğu konusunda ayrıntılı rapor alınarak çocuğun velayeti hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Aile Mahkemeleri’nin kuruluş, görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4.maddesiuyarınca, 4721 Sayılı Türk MedeniKanununikincikitabıile 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nunYürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işlerin Aile Mahkemesinde görüleceği-
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 10 ve 5 yaşlarındaki çocukların babanın velayetine bırakılmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-