Davalıların, davalı yüklenici şirketin yapacağı inşaattan daire satın alan kişiler konumunda olmayıp, henüz hiç bir inşaat faaliyetine girişilmemiş, boş durumdaki ve tapuda arsa vasfındaki taşınmazı satın alan kişiler konumunda oldukları, tapu kaydı üzerinde herhangi bir sözleşme, inşaat ya da davalıdır şerhi bulunmadığından, adı geçen davalıların, davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici şirket arasındaki ilişkileri bildiğinden bahsedilemeyeceği gibi davacının zararına hareket ederek ve muvazaalı bir şekilde taşınmazı satın aldıklarının da ispat edilemediği, bu durumda iyiniyetin orunması gerektiği-
Davacının, dava sırasında dava konusu taşınmazı devrettiği, dolayısıyla davacının dava ve taraf ehliyetinin bulunmadığı-
8. HD. 24.09.2019 T. E: 2017/15809, K: 7989-
Davanın açılmasından sonra dava konusu şeyin davacı tarafından devredilmesi halinde devralanın görülmekte olan davada davacı yerine geçeceği ve davanın kaldığı yerden devam edeceği- Somut uyuşmazlıkta davacının komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi, kal ve tazminat taleplerinin karşılanması için mahallinde yeniden keşif yapılarak, davacının zararının oluşup oluşmadığının araştılıması, aykırılık var ise bilirkişi marifetiyle nasıl giderileceği tespit edilerek karar verilmesi gerektiği-
Davalıya güvenen davacının, davaya konu 24 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma akti ile davalıya devrettiği, ne var ki; taşınmazın tapuda devri sağlandıktan sonra davalının, davacı ve eşine karşı olumlu davranışları değişmiş olup, davacı ve eşiyle artık ilgilenmediği, davacının bu şekilde iradesi yanıltılarak hileye düşmesinin sağlandığı- Davacının, temlikten sonra kendisine ve eşine bakılmaması üzerine hileye düşürüldüğünü anladığı, resmi akit esnasında aldatıldığını bilmesine olanak olmadığı gibi, bu durumu bilmesinin hayatın olağan akışına da ters olduğu- Kendisine ve eşine bakılmayacağını bilse idi zaten temlik işlemini yapmayacağı kuşkusuz olup, bakıp gözetileceğine inandırılarak temlik yapılmasını sağlama hâlinin hile olarak kabul edilmesinin gerektiği- Hâl böyle olunca; davalı adına kayıtlı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi, yargılama sırasında davalı tarafından 3. kişilere temlik yapıldığının saptanmasını halinde ise HMK'nun 125. maddesi gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halinde, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı- Davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı- Dava konusunun devri için, davalının veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayının aranmayacağını, ancak bu halde bile davalının, yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebileceği- Mahkemece, dava konusunu devreden davacı vekiline kesin süre verilerek, dava konusunu devrettiği yeni davacının vekaletnamesini sunmasını istemesi hatalı olup, re'sen yeni davacıya ihbarda bulunulması gerektiği-
Mahkemece dosyaya ibraz edilen temlikname uyarınca davaya konu alacağın belirtilen miktara kadar olan kısmının adı geçen davacıya temlik edildiği ve anılan tarafın temlik edilen miktar uyarınca davaya davacı sıfatıyla kanunen taraf olduğu dikkate alınmaksızın karar başlığında davacı olarak sadece temlik eden kişiye yer verilmesinin, temlik alan kişinin davacı olarak kararda yer almamasının doğru olmadığı-
Hukuki sebepler kısmında BK.'nun 18. (TBK.'nun 19.) maddesini gösterilmesi davanın muvazaaya dayalı iptal davası olduğu şeklinde yorumlanması için yeterli midir? Davanın, dava dilekçesinde yazılı hukuki nitelendirmeye bakılmaksızın İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olduğu mu kabul edilmelidir?
Yeni malikin davacı sıfatı kazanması gerektiği dikkate alınarak HMK'nın 125/2. fıkrası uyarınca işlem yapılması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmaz yargılama sırasında davalıdan dahili davalıya devredildiğinden davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılar ve dahili davalının yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olmalarına dair karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi, ayrıca yargılama giderleri hakkında da davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-