Öncelikle dava dışı kişilere devredilen taşınmazlar tespit edilerek HMK'nın 125. maddesi çerçevesinde davacıya seçimlik hakkının kullandırılması; ondan sonra, konusunda uzman kadastro bilirkişisine hüküm vermeye yeterli içerikte rapor düzenlettirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması; bunun yanında, dava konusu taşınmazlardan 663 sayılı parselin de hüküm kapsamına alınması gerekeceği-
Dava konusunun dava açılmasından sonra Varlık AŞ'ye devredilmiş olduğu ancak devralan şirkete duruşma gününün bildirilmediği görülmekle, HMK. mad. 125/2 gözetilmeksizin ve dosya işlemden dahi kaldırılmadan doğrudan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazların davacı payına isabet eden değerleri ile davacıya ödendiği belirtilen bedel arasında aşırı fark bulunduğu; davacının paylarının satışında kullanılan vekaletnamenin baskı ve tehdit sonucunda alındığı ve vekil ile kardeşi arasındaki satış işleminin de danışıklı biçimde gerçekleştirildiği; diğer taraftan, söz konusu baskı ve tehditin vekaletname alınmasının daha öncesinden süregeldiği ve davacının iradesi bozulmak suretiyle kendisine "herhangi bir hak ve alacağının kalmadığına" dair belgenin imzalatıldığı, yine aynı tarihte icra satış dosyasına da benzer içerikte beyanda bulunmasının sağlandığı kanaatine varıldığı- Satın almış gözüktüğü taşınmazları kullanmayan, satış bedelini ödediğini de hukuken geçerli bir delille kanıtlanamayan, sonrasında da danışıklı dava sonucunda diğer 8 parça taşınmazı tekrar aktaran davalının iyiniyetli (TMK. mad. 1023) sayılmayacağı- 8 parça taşınmazın eldeki davanın yargılaması sırasında, kesinleşen bir diğer dava sonucunda mülkiyetlerinin TMK'nın 705. maddesi uyarınca dava dışı bir kişiye geçtiği anlaşıldığından, HMK. mad. 125/1 uyarınca, davacıya seçimlik hakkın kullanılması imkanının tanınması; davasını tapu iptali-tescil olarak olarak dava dışı taşınmazların mülkiyetini edinen kişiye karşı devam ettirmesi halinde, tapu sicil kaydının kesinleşen diğer davadaki karara uygun hale getirilmesi için önel verilmesi ve ondan sonra bir hüküm kurulması gerektiği-
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre; davacı tarafından 27.5.1998 tarih 09389 yevmiye numaralı vekaletname ile mirasbırakan babalarından intikal eden taşınmazlara ilişkin işlemlerin yapılması için davalıya satış yetkisini de içeren vekalet verildiği, vekilin vekaleti kullanarak davacının 3 nolu bağımsız bölümdeki 80/2400 payını ve 5 nolu bağımsız bölümdeki 20/480 payını 05.02.2007 tarihinde diğer davalı eşi ...’e devrettiği, davalı vekili ...’in dolaylı beyanlarıyla bedel alınmadan ve davacının satış iradesi bulunmaksızın eşine temlik edildiği, davalı ...'in de vekilin eşi olması sebebi ile bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettikleri, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı kabul edilerek davacının tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesinde kural olarak isabetsizlik olmadığı-
Dava konusunu devralan yeni malikin HMK. mad. 125/2 uyarınca davacı sıfatıyla davada yer almasının sağlanması gerektiği-
Kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi zorunlu bulunan HMK'nın 125/1. maddesindeki bu usul kuralına göre, mahkemece davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekeceğinden, 6100 saylı HMK'nın 125/1. maddesi gözetilerek gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi, ondan sonra işin esası hakkında karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Eldeki dava tapu iptali ve tescil istemiyle açılmış olup, dava sonucunda kurulacak hükmün dava konusu taşınmazların kayıt maliklerinin mülkiyet haklarını etkilemesi söz konusu olduğuna göre kayıt maliklerinin de davada yer alması gerektiği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılan tasarrufun iptali davasında, bozma ilamına uyulup bozmadan sonraki aşamada, sadece HMK’nun 324 maddesi uyarınca "delil avansı istenebileceği", gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı- Ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının açıklanmamasının hatalı olduğu- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği- Soyut kesin süre verilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Temlik eden şirketin dava konusu senette avalist olduğu görülmekte ise de avalist imzasının inkar edildiği anlaşıldığından imza incelemesi yönünden Mimar S. Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alındığı ve bu raporda imzanın avaliste ait olup olmadığının belirlenemediği şeklinde görüş bildirildiği, bu rapora davalı tarafça itiraz edildiği ve yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiği, bu durumda mahkemece yeni bir heyete imza incelemesi yaptırılıp, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, temlikin kısmi nitelikte olduğu ve senet nedeniyle yapılan ödemenin temlik edildiği, kalan senet bedeli için temlik yapılmadığı, bu durumda temlik edilmeyen kısım yönünden davacı ..... Dekarosyan San.Tic.Ltd.Şti’nin davacı sıfatının devam ettiği hususu da gözetilerek deliller yeniden değerlendirilip, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacının isterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam edeceği ve bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralanın yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olacağı ; isterse de davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştüreceği- Davacı vekilinin taşınmazın satışından bir hafta önce davalının taşınmazı tahliye ettiğini bildirmesine rağmen mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmaması durumunda, mahkemece öncelikle HMK. mad. 125/2 gereğince taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra davalı yanın yargılama aşamasında taşınmazı tahliye ettiği iddiasının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-