Davacılar ile davalı şirketin satıcıları arasında dava konusu olan ve tapu kaydında mevcut tedbir kararının kaldırıldığı yazılı bulunan taşınmaz hakkında tapu kütüğündeki bilgilerden hareketle araştırma yapılmadan TMK.nun 3/2.maddesi anlamında gerekli dikkat ve özen gösterilmeden nitelikleri itibariyle çok kıymetli olan böyle bir taşınmaz yüksek bir bedel ödeyerek ve önemli bir risk yüklenerek satın ve devralmış olması karşısında davalının iyi niyetli olduğunun kabulünün mümkün görülmeyeceği-
Kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin, Medeni Kanun’un 3. maddesinde ifade edilen iyiniyetinin korunacağı-
«Beyanlar hanesi»ndeki hakların, tescilin aksine aynî hak doğurucu nitelikte olmadığı–
Aile konutunun diğer eşin rızası alınmadan başkasına satılması halinde, açılacak olan tapu iptali ve tescil davasında alıcı ile beraber satışı yapan eşin de davalı olarak gösterilmesi gerekeceği–
Kesin hükmün varlığı halinde, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunmayacağı, kararın altına kesinleşme şerhinin verilmesinin şekle yönelik bir husus olduğu ve tapu nezdinde kararın infaz edilmemiş olmasının kararın kesin hüküm niteliğini ortadan kaldırmayacağı–
Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinde, iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespitinin büyük önem taşıdığı, yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyiniyetli gözükenin değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu, kötü niyet iddiasının defi değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden nazara alınacağı–
TMK’nun 1023. maddesinde yer alan iyiniyetten bahsedilmek için kayden iktisap edenin geniş anlamda tapu sicilini inceleme yükümlülüğü olmasa da dar anlamda tapu kütüğünü inceleme yükümlülüğünün bulunduğu; buna göre, satış tarihinde beyanlar hanesinde taşınmazın öncesinin orman olduğu yazılı olduğundan, kendilerinden beklenen özeni göstermiş olsalardı, iktisap tarihinde dava konusu taşınmazın geçmişte orman olduğunu tapu kütüğünden öğrenebilecek olan davacıların iyiniyetinden bahsedilemeyeceği ve dolayısıyla tazminat talep haklarının bulunmadığı– Kendilerinden beklenen özeni göstermiş olsalardı, iktisap tarihinde dava konusu taşınmazın geçmişte «orman» olduğunu tapu kütüğünden öğrenebilecek olan kimselerin iyi niyetinden bahsedilemeyeceği ve dolayısıyla tazminat talep haklarının bulunmayacağı–
MK. 1023 hükmünün satıcının ya da satıcıların değil satın alan üçüncü kişinin iyiniyetini koruduğu, satıcının ya da satıcıların kötü niyetli olmasının satın alan üçüncü kişinin- iyiniyetinin korunmasını engellemeyeceği, iyiniyetin kendiliğinden göz önünde bulundurulacağı, taşınmaz mal tescilinin nedene bağlı (illetli) bir işlem olduğu, tescilin dayanağını oluşturan belge ve işlemin hukuka aykırı olması halinde tescil işleminin temelinden sakatlanacağı ve iptal edilmesi gerekeceği–
Tapu kayıtlarının aleniyeti, tapu kütüğüyle sınırlı olduğundan tapuda işlem yapacak kişinin tapu kütüğünün tüm dayanaklarına bakmasının beklenemeyeceği, azil keyfiyetinin tapuya bildirilmesine rağmen vekil ile üçüncü kişi azil keyfiyetini bilmiyorsa, yaptıkları hukuki işlemin geçerli olacağı–
Yasada öngörülen ve dayanağını Medeni Kanunun 3. maddesinden alan iyiniyetin aynı zamanda bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediği, ancak, bu özenin ve dikkatin sicile olmaması gerektiği, sicile güvenen kişinin, sicilin dayanağını oluşturan kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğünün olmadığı, bu sebeple davalı kooperatife akit tablosunu inceleme mükellefiyetinin yüklenemeyeceği-