Son kayıt maliki olan davalının iyiniyetli olduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğu altında bulunduğu gerekçesiyle birleştirilen davanınn da reddine karar verilmiş ise de, davalıya yapılan temlikten önceki temliklerin sahteciliğe dayalı olup olmadığı ve önceki maliklerin iyiniyetli bulunup bulunmadıkları yönünde mahkemece bir araştırmanın yapılması gerekeceği, ara maliklerden herhangi birinin edinmesinin iyiniyete dayalı olduğunun anlaşılması halinde ondan sonraki maliklerin edinmesinin korunacağı-
Dava konusu 466 parselde davalının paydaş olduğu, davalının taşınmazları satın almak için miras bırakanın eşi davacıya da müracaat ettiği, ucuz olması nedeniyle ara malikten satın aldığı yönündeki tanık beyanı, çekişmeli taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değeri ile akit değerleri arasında fahiş fark olduğu gözetildiğinde, son kayıt malikinin önceki akti ilişkiyi bildiği sonucuna varıldığından, 2. el durumundaki davalının Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Sicilin illetten mücerret olup, yolsuz tescil niteliğinde olduğu, diğer, taraftan davalının ise, ilk el olduğundan Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinde öngörülen sicilin aleniliğinden ( güvenirliğinden ) istifade ederek iyiniyetli kişinin ediniminin korunacağı ilkesinden yararlanamayacağı-
Tapu kütüğü tesciline dayanan davalının, iyiniyetli olmadığından kazanımının korunmayacağı-
Olayda 3402 Sayılı Yasada, yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağının olmadığı, ikinci kadastro yoluyla yolsuz olarak oluşturulan sicil kaydının davalılara hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, başlangıcından beri yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı başka bir anlatımla sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda TMY'nın 1023 maddesindeki iyi niyetle edinme koşullarının da uygulanamayacağı-
Kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl ve munzam bir yıllık süreler geçmekle, kadastro tutanağı ve dolayısıyla tapu kütüğü mevcut şekli ile kesinleşeceğinden ve artık kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz ve dava açma hakkı ortadan kalkacağından, bu gibi nedenlere dayalı olarak şerhin terkininin istenebilmesinin olanaklı olmayacağı, tutanağın kesinleştiği-