Kesinleşmiş ortaklığın giderilmesi kararı olsa dahi diğer paydaşları zarara uğratmak için muvazaalı kurulduğu anlaşılan intifa hakkının kaldırılmasına karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı ile borçlu birlikte yaşamışlar ve bu ortak yaşam süresinde bir kısım ev eşyaları da alınmışsa da, anlaşmazlık üzerine borçlu davacıya ait olan adresten ayrıldıktan sonra, borçlu kendisi tarafından alındığı iddia ettiği ev eşyalarının iadesi için davacıya noterden ihtarname çekmesi ve davacının bu talebi reddinden hemen sonrasında, takibe geçildiği, takip sırasında borçlunun hiçbir itiraz ileri sürmediği ve mal beyanında davacıya ait evde bulunan eşyaları göstererek alacaklı ile birlikte giderek eşyaların haczini sağladığından, bu hacizden sonra borçlunun gerçek ikametgah adresi veya işyeri araştırılarak başka hacizler yapma yoluna gidilemediği görüldüğünden takibin danışıklı olduğu-  Danışıklı icra takibi yapılması iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığından, davacı 3. kişinin davasının kabulü gerektiği-
Kira alacağı ve tahliye istemli icra takibi kesinleşmiş, borçlu borcunu süresinde ödemeyerek temerrüde düşmüş ise de, yeni kira döneminin başlamasından üç yıla yakın süre sonra, kiralayanın önceki temerrüde dayalı tahliye davası açmasının iyi niyet kuralıyla bağdaşmayacağı–
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazdı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edileceği-
Mahkemece yapılması gereken işin; “davalı/karşı davacı Bankanın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiş olduğu gözden kaçırılmayarak, eldeki davaya konu faiz alacağının ilişkin bulunduğu dönem itibariyle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalar dışındaki diğer bankaların ve aracı kurumların uyguladıkları repo, ters repo, O/N (OverNight) faiz oranlarının ve aynı dönemdeki İstanbul Menkul K.ler Borsası verilerinin araştırılıp saptanması; bu şekilde, davacının mevduat hesabına uygulanmış olan faiz oranlarının aşırı olup olmadığının belirlenmesi” olduğu-
Kesinleşen kira farkının kiralayan tarafından uzun süre sonra talep edilmesinin (icraya konulmasının) kiralayanın kötü niyetli olduğunu göstermeyeceği–
Davalı Bağ-Kur Genel Müdürlüğünün, davacıdan 5.12.1984 tarihi itibariyle seçtiği 11. basamağa ait primleri aldıktan sonra, "Bağ-Kur sigortalılığının 1.1.1985 tarihinden başlayacağı" gerekçesi ile yıllar sonra, giriş basamağını 10. basamağa indirmesinin, MK. 2'de yazılı iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı–
Sözleşme yapıldığı andaki, karşılıklı edimler arasında var olan dengenin, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle, taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede, büyük ölçüde bozulması durumunda, sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişkinin hasıl olacağı ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmanın adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale geleceği– Uyarlama davasının dinlenebilirlik koşulları...
Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan dengenin sonradan koşulların olağanüstü oranda değişerek taraflardan biri alayhine katlanılmayacak derecede bozulması halinde, bu tarafın MK. 2'den yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesine mahkemeden isteyebileceği–Tarafların sözleşme ile döviz üzerinden nafakanın ödenmesini kararlaştırmalarındaki ama- cının, ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek olması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile küçüğü korumak ve güvence altına almak, onun ihtiyaçlarının mahkeme kararına gerek duyulmadan karşılamasını sağlamaya yönelik olduğu–
Dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının müteselsil ödetme isteğinin anlaşılması halinde - BK.18 (şimdi; TBK. mad. 19) ve MK.2'deki "gerçek maksat" ve "objektif iyiniyet" kuralları uyarınca- davacının "müteselsilen ödetme" isteğinin kabul edilerek, bu doğrultuda karar verilmesi gerekeceği, sırf dava dilekçesinde "müteselsil" sözcüğünün geçmediğinden bahisle kusur oranında sorumluluğa gidilemeyeceği–