Hesabı açan annesi ile birlikte yaşayan davacının hesaplardaki mevduatın çekilmesinden bilgi sahibi olmamasının taraflar arasındaki ilişkiye ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, bankaya başvuru ve icra takibinin davalı bankanın anneye rücu yönünden zamanaşımı süresinin dolmasına çok kısa süre önce yapıldığı, davacının hesaptaki paranın çekilmesi konusunda annesine zimnen icazet verdiğinin kabulü gerekeceği, kaldı ki, M.K.nun 2. maddesi de değerlendirildiğinde davacının iyiniyetli olarak kabulünün de mümkün görülmediği-
Davacı yönünden taşınmazın belirli bir bölümü bakımından özel kullanma biçimi belirlenmiş ve taşınmazın diğer kısımlarının da öteki paydaşlarca kullanılabilir durumda olmasına göre; kendisi yönünden böylesi bir özel kullanma biçimi oluşan ve imar uygulamasından sonra taşınmazda paydaş durumuna gelen kişilerin kullandığı diğer bölümlerde önceki malikler zamanında hak iddia etmeyen davacının, davalılarca sonradan satın alınan paylarla ilgili şufa hakkını kullanmak istemesinin M.K. nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı-
Mahkemece 11.06.2002 tarihli celsede davacılara mehil verilmesi nedeniyle yükleniciye düşen parselden pay iktisap eden 3. kişiler davaya dâhil edilmiş iseler de, davacıların fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutmuş olmaları inşaatın getirilmiş olduğu seviye ve imara aykırı olarak yapılmış olması karşısında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 25.01.1984 gün 3/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca arsa sahipleri vekilinin 02.03.2004 tarihli celsede zapta geçen beyanları da nazara alınarak sözleşmenin geriye dönük olarak feshi yerine, dâhilî davalılar hakkında hüküm kurulamayacağı da gözetilmeyerek ve MK’ nın 2. maddesinden söz edilerek sözleşmenin ileriye dönük olarak feshine karar verilmesi dâhilî davalılar hakkında da hüküm kurulmuş olmasının doğru görülmeyeceği-
Bir kişinin zarara kendisinin kusuru ile sebebiyet vermesi halinde, zarara o kişinin kendisi katlanır; ancak zarar görenin ağır kusuru, illiyet bağını kesecek yoğunlukta değil ise, hemen illiyet bağının kesileceği sonucuna varılamaz, bu durumda tazminattan indirim yapılmasının gerekeceği-
Haksız olarak azledilen avukatın, takip ettiği her dava ve takip için avukatlık ücretinin tamamına hak kazanacağı- Avukatın bu ücret alacağı kapsamında, müvekkil ile arasında yapılan ücret sözleşmesi gereğince hesaplanan "vekâlet ücreti" ile "karşı yana yüklenen vekâlet ücretleri"nin de dâhil olduğu- Henüz vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş veya edememiş olan müvekkilden avukat bu alacağını isteyemez ise de, hakimin, Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapması, MK.'nun 2. maddesinde ifadesini bulan "hakkın kötüye kullanılması"na ve "dürüstlük kuralları"nın iptaline izin vermemesi, gerektiğinde müvekkilin, dava veya takip sonucunda belirlenen bu ücret alacağını tahsil ettiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Devletin, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş olduğu-Tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetinin korunması gerektiği- "Kötü niyet" iddiasının, def'i değil, "itiraz" olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin dürüstlük ilkesi gereğince sözleşme ile bağlı sayılmayacağı-
Hukuki ilişkiler çerçevesinde taraflar görüşmeler esnasında akdin içeriği ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi gerekeceği, taraflar bu yükümlülüklerine kusurlu olarak aykırı davranıp görüşmelerin başlaması ile aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumlu olacağı-
Hiç bir neden ve açıklama gösterilmeden, bir kanıt sunulmadan, soyut, içi boş nedenlere dayalı ya da terkinden uzunca bir süre geçtikten sonra kötüniyetle salt kooperatifi zarara uğratmak amacıyla ihya isteminde bulunulması halinde, hukuki yararın bulunmadığının kabulü gerekeceği, bu noktada sınırın MK.nun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralına göre saptanması gerekeceği–
Kural olarak tapulu bir taşınmazın haricen satış ve devri geçersizdir; ancak harici sözleşme yapılmış ve bu nedenle bir ödeme yapılmış ise tarafların bu sözleşme nedeniyle verdiklerini geri isteyebilecekleri-