Hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, aksi takdirde tazminat isteğine ilişkin açılan davada, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmadığı, hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığının her türlü delille ispat edilebileceği- Borçlar Kanunu’nun 31. maddesi (TBK md 39) hükmü uyarınca; iradeyi fesada uğratan sebeplerden dolayı açılacak davaların, ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl için açılması zorunludur. Anılan yasal düzenlemede öngörülen bu süre zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süre niteliğinde olup, hakim tarafından davanın hitamına kadar re’sen gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Sözleşmesiz ve sayaçsız kaçak olarak su kullanan davalının, yasal mevzuat uyarınca suyun bedelini ödemesi gerektiği-
Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, davalı şirketin, davacı şirketi ve marka kullanım şekillerini iyi bildiği, bu nedenle marka oluştururken dürüstlük kuralına uygun hareket etmek zorunda olduğu, davalı şirketin “pointsafashion” ibareli markasının daha önce hükümsüz kılındığı, davalının, davacının ticaret unvanı, markası ve kullanım şekillerine olabildiğince yakınlaşmaya çalıştığı, 556 KHK.nın 8/1-b ve TTK.nun 57/5 nci maddeleri çerçevesinde hükümsüzlük şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği-
Terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmeleri TMK'nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğu, hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumayacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması T.M.K.nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerektiği- Davalı, savunmasında; "annesine bakması için taşınmazın yarı payını davacıya verdiğini, kendisine de bakacağını, fakat bakmadığını ve taşınmazın yarı payını geri aldığını, davacı ile anlaşmalarının da böyle olduğunu" beyan etmiş olup, tapu kaydından da taşınmaz davalıya ait iken davacıya devredildiği görüldüğü halde, bu savunma üzerinde durulmaksızın karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Davacı bonolara dayanan takibe karşı menfi tespit davası açtığına göre, davacının bonolardan sorumlu tutulabilmesi için bonoları imzalayan kişinin ticari mümessil olmasının gerekeceği-
Dava konusu edilen paya ilişkin devir yukarıda bahsedilen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi sonucu yapılan bir devir olup, Önalım hakkı ancak gerçek bir satış söz konusu olduğunda kullanılabileceğinden ve Ortada gerçek bir satış söz konusu olmayıp, sözleşme gereklerini yerine getirmek için yapılan bir devir olduğundan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmenin yerine getirilebilmesi için devredilen paya karşı önalım davası açılması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından davanın reddinin gerekeceği-