Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının çalışma amaç ve konusu ve markası ile ürettiği ürünlerin davalı markadaki ürünlerden farklı olduğu, davacının dayanağı markanın tanınmış marka statüsünde bulunduğu, davalının davacının ticaret unvanının ve daha önceden kullandığı markasının aynen tescilli ettirilmesinin davacı markasından yararlanma amacı taşıdığı ve bu durumun davacının markasının ayırt edicilik vasfına zarar vereceği, davalının basiretli tacir olarak ve ticari hayatta dürüstlük kuralına göre hareket etme zorunluluğunun bulunduğu, davalının, davacının unvanı ile öncelikli hak sahibi olduğu markasının aynısını tescil ettirmesinin olağan kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği-
İİK. mad. 258/I uyarınca, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin “alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması”nın yeterli olduğu- Maddi hukuka göre kimin haklı kimin haksız olduğunun İİK. mad. 264 çerçevesinde yapılacak incelemede ya da açılacak bir menfi tespit veya istirdat davası sırasında değerlendirilebileceği- Kural olarak her borcun doğduğu anda muaccel olduğu- Banka tarafından hesabın kat’ına dair ihtarnameler keşide edilerek borçlunun sözleşmede belirtilen iş adresine gönderilmiş ve ancak borçluya tebliğ edilememişse de, alacağın muaccel hale gelebilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olup, ayrıca ihtarın tebliğine gerek olmadığı-
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin yüzde elli hissesi için ödenmesi kararlaştırılan meblağın şirketin tamamının gerçek değerinin çok üzerinde olması karşısında, dürüstlük kuralı gereğince söz konusu hisse devir sözleşmesinin geçerli sayılmayacağı ve davacının hataya düşürülmüş olduğunun kabulünün gerektiği, dava konusu bonoların ise hisse bedeli karşılığında verildiği, taraflar arasında bonoların düzenlenmesini gerektirecek başkaca hukuki bir ilişki bulunmadığı gerekçesiyle, davalılar Ü. ve E. hakkında açılan hisse devrinin iptali davasının kabulü gerektiği,15.12.2004 tarihli hisse devrinin iptaline, davacının dava konusu bonolar nedeniyle davalı A.’ya borçlu bulunmadığının tespitine, davalı A. hakkında açılan hisse devri iptali davası ile davalılar Ü. ve E. hakkında açılan menfi tespit davasının husumet yönünden reddine karar verildiği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Tarafların anlaşarak boşanma taleplerine uygun ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, hükmü tebliğe çıkarmayıp beş yıl altı ay sonra tebliğe çıkarılmasının açıklanan boşanma iradelerinin samimi olmadığını gösterdiği gibi, Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağı-
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davası-
Kat maliklerinden birinin, kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça ana taşınmazın ortak yerlerinde inşaat, onarım, tesis ve değişiklik yaptıramayacağı, davalının yaptırdığı yaya yolunun ortak yerde projeye aykırılık oluşturduğu, 09.12.2009 tarihli infaz tutanağında davacıya geçit hakkı verilmesi hususunda taraflar arasında anlaşmaya varıldığı ve bu tutanakta davacının imzası bulunduğuna göre, MK m.2 uyarınca iyiniyet kuralı da göz önüne alınarak projeye aykırı olup anlaşma dışında yapılan inşaat, tesis ve değişikliklerin davacı tarafın rızası olmadığı için ortak yerde yapılan projeye aykırılık olarak değerlendirilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin tespit davası-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteği-