İlamlı icra takibi başlatabilecek olan alacaklı bunun yerine ilamsız icra ile takip başlatmak istemesi, borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek veya ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak değerlendirileceği- İlamlı icra takibi yapabilecek iken ilamsız icra takibi yapılması dürüstlük kuralına aykırı olacağı- İlama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı ve bu durumun kendiliğinden dikkate alınacağı-
İş ilişkisinde işletmesel kararla iş sözleşmesini fesheden işverenin, MK. 2 uyarınca, yönetim yetkisi kapsamındaki bu hakkını kullanırken, keyfi davranmaması, işletmesel kararı alırken dürüst olması gerekeceği; keyfilik denetiminde işverenin keyfi davrandığını iddia eden işçinin bu durumu kanıtlaması gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre davacı yanca davalılara gönderilen kat ihtarnamesinde davalılara tanınan ödeme süresi dolmadan itirazın iptali davasına konu icra takibinin yapıldığı, İİK mad dikkate alındığında istenebilir bir alacağın takip tarihinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği-Davacı alacaklı tarafından icra takibine geçilebilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olup, kat ihtarnamesinde ödeme için verilen süreden önce icra takibine başlanması halinde bu durumun, sadece faiz hesabında dikkate alınması gerektiği-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatması yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymayacağı-
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetilmek suretiyle, 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesi açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, anılan yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanun'la getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya sözkonusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesi gerekeceği, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğu-
Sözleşmede, haklı fesih halinde yapılan inşaat ve imalatın bedelsiz olarak iş sahibine bırakılacağına ilişkin hükmün cezai şart niteliğinde olduğu, mahkeme; feshin haklı nedene dayandığı ve cezai şartın geçerli olduğundan bahisle davayı reddetmiş ise de, fesih gerekçesi olarak öne sürülen projeye aykırılıklar, fesih tarihinden sonra hazırlanan tadilat projesi ile proje kapsamına alınmış ve davalı belediye tarafından olduğu hali ile benimsenmiş olup konuya ilişkin bilirkişi raporunda; mevcut projeye aykırılıkların davalı belediye tarafından onaylanan mimari projeyle çakıştığı, imalatların son tasdikli projeye uygun olduğu belirtilmiş olduğundan, borca aykırılığın dayanağı olarak öne sürülen sözleşme hükümlerinin kiracı aleyhine yorumlanmasının TMK’nun 2. maddesine aykırılık oluşturacağı ve davacı tarafından yapılan imalatın, yapım tarihi itibariyle yıpranma payı düşürülmüş değerinin tespiti konusunda bilirkişiden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramamasının, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesinin, üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına geleceğinden, böyle bir ortağın açtığı kooperatif üyeliğinin tespiti davasının TMK'nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düşeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcının zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan birinin kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satması halinde, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
Tarafların görevlendirilecek personelin sayısı konusunda anlaştığı ve anlaşma doğrultusunda güvenlik personeli sağlandığı, buna göre sayının davalı tarafından tek taraflı olarak belirlenmediği, sözleşmede personelin niteliği konusunda ayrıca bir tespitin yapılmadığı ve tanık beyanları göz önünde bulundurulduğunda güvenlik hizmetinin eksik ve kusurlu olarak verilmiş olduğu, iki tarafın da edimlerinde eksiklik bulunduğu, bu nedenle toplam faturanın taraflarca da kabul edilen kısmından dürüstlük kuralı dikkate alınarak re'sen ve takdiren ½ oranında hakkaniyet indirimi yapılarak menfi tespit davasının kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-