‘Gecikmiş itiraz’dan söz edilebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olmasına rağmen borçlunun bir engel nedeniyle süresi içinde ödeme emrine itiraz edememiş olması gerektiğinden, ödeme emrinin Tebligat Kanununun 21. maddesine uygun olarak tebliğ edilmesi üzerine borçlu o sırada yaz tatilinde köyde bulunduğundan borçlunun başvurusunu gecikmiş itiraz olarak değerlendirilerek tüm delillerinin toplanıp ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği–
Tebligat Kanununun 28. maddesinin 2. fıkrasının muhatabın adresinin araştırılması için hangi mercilere sorulmasının takdirini, icra müdürüne bırakmış olduğu–
Mahkemece ‘ödeme emir tebliğ işleminin usulsüzlüğüne karar verilmesi halinde Tebligat Kanununun 38. maddesi gereğince ‘borçlunun usulsüz tebliği öğrendiği tarihin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine’ karar vermekle yetinilmesi gerekeceği ayrıca ‘tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle ödeme emrinin iptaline’ karar verilemeyeceği–
Tebliğ işleminin usulsüz olarak yapılmış olduğunun saptanması halinde mahkemece ‘tebliğ tarihinin Tebligat Kanununun 32. maddesinde gözetilerek düzeltilmesine’ karar verilmesi gerekeceği–
Ödeme emrinin tebliğine ilişkin belgede, tebliğ memurunun ad ve soyadının bulunmamasının usulüne uygun bir tebliğ işlemi olarak değerlendirilemeyeceği-
Muhatabın komşusuna, muhatabın iş yerinde, muhatap adına –Tebligat Kanununun 17. maddesine göre- tebligat yapılamayacağı–
Vekil ile takip edilen işlerde –Teb. K. 11, Avukatlık K. 41, HUMK. 62-68 (şimdi; HMK. 73-83) gereğince- tebligatın (satış ilanının, duruşma gününün, ilamın, ödeme emrinin vs.) vekile yapılması gerekeceği–
Borçlunun işyerinde, eşine yapılan tebliğ işleminin geçerli olmayacağı–
Tebliğ mazbatasında ‘daimi sekreter’ olduğu belirtilen kişinin, tebligatın yapıldığı tarihte ‘sanık müdafiinin daimi sekreteri’ değil ‘baro sekreteri’ olduğunun anlaşılması halinde sanık müdafii adına bu kişiye yapılan tebligatın, Tebligat Kanununun 17. maddesine aykırı olacağı–