Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekeceği-
Tacir olan taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca dava dışı işçiye ödenen işçi alacağının rücuen tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık TTK. mad 4. uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olduğundan, mahkemece yargı çevresinde ticaret mahkemesi bulunmadığı gözetilerek, TTK. mad. 5/4. maddesi gereğince asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla davaya bakılması gerekirken, asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmesinin isabetsiz olduğu- Davadaki talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise o talep konusunun sadece bir kısmının dava edilemeyeceği- Davalı tarafça, icra dosyasına 17.190,29 TL ödendiği belirtilerek, dava dilekçesiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 2.500,00 TL'nin ve 04.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, yine fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 10.502,95 TL'nin, bir diğer deyişle, alacağın bir kısmının tahsili istenmiş olduğundan, mahkemece, kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Adi ortaklık sözleşmesinin; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme türü olduğu, bu sözleşme türünün Borçlar Kanun'unda düzenlenmesinden, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevinin de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine ait olduğu-
Davacı taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle alacak talebinde bulunmuş olup, alacak belirlenebilir nitelikte olduğundan, belirsiz alacak davası açılamayacağı ancak dava ve usul ekonomisi bakımından HMK. mad. 115/2 dikkate alınarak davacıya talep miktarını tam dava olarak açıklayıp harcı tamamlaması konusunda kesin süre verilip sonucuna göre işlem yapılması gerekeceği-
İş hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baştan belirli veya belirsiz alacak davası şeklinde belirleme yapılamayacağı- Davacı, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan, taraflar arasında, tazminat alacaklarına hak kazanıp kazanmama noktalarında var olan uyuşmazlık da, söz konusu tazminat alacaklarını belirsiz alacak haline getirmeyeceği-
Tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile istemini sınırladığını söyleme imkanı bulunmadığından, bu tür davaların belirsiz alacak davalarından olduğu, bu itibarla davacılar vekilinin bilirkişi tarafından belirlenen miktar üzerinden davanın kabul edilmesine ilişkin talebinin ikinci ıslah olarak nitelendirilip fazlaya dair istemin reddi ile dava dilekçesinde gösterilen miktara hükmolunmasının isabetli olmadığı, diğer taraftan asıl alacağın fer'isi niteliğinde olan faiz isteği hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediğinden, bu istemin de reddi yerine kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bozmadan sonra ıslah yolu ile talebin bu şekilde artırılması mümkün olmadığı gibi, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren HMK'nın 107. madde hükmü ile belirsiz alacak davası açılabilmesi imkan dahiline alınmış ise de, eldeki davanın açıldığı tarihte de belirsiz alacak davası açılamayacağı-
İhtarnamede açıkça belirtilen miktara ilişkin, kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı gibi belirsiz alacak davasının koşullarının da oluşmadığından bahisle usulden reddinin gerektiği-