Tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile istemini sınırladığını söyleme imkanı bulunmadığından, bu tür davaların belirsiz alacak davalarından olduğu, bu itibarla davacılar vekilinin bilirkişi tarafından belirlenen miktar üzerinden davanın kabul edilmesine ilişkin talebinin ikinci ıslah olarak nitelendirilip fazlaya dair istemin reddi ile dava dilekçesinde gösterilen miktara hükmolunmasının isabetli olmadığı, diğer taraftan asıl alacağın fer'isi niteliğinde olan faiz isteği hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediğinden, bu istemin de reddi yerine kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bozmadan sonra ıslah yolu ile talebin bu şekilde artırılması mümkün olmadığı gibi, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren HMK'nın 107. madde hükmü ile belirsiz alacak davası açılabilmesi imkan dahiline alınmış ise de, eldeki davanın açıldığı tarihte de belirsiz alacak davası açılamayacağı-
İhtarnamede açıkça belirtilen miktara ilişkin, kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı gibi belirsiz alacak davasının koşullarının da oluşmadığından bahisle usulden reddinin gerektiği-
Davacı kooperatifin davalı kooperatif namına inşaata devam ettiği hususunun maddi vakıa olduğu, inşaat işlerini tamamlayan davacının yaptığı harcamaların kendi muhasebe kayıtlarında bulunduğu,bu nedenle tespit talebinde hukuki yararın bulunmadığı, ayrıca davacı vekilinin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10.000,00 TL'nin tahsiline yönelik istemini belirsiz alacak davası olarak açtığı, davalı namına inşaat işleri yapan ve bu sırada yapılacak işlere kaynak olarak davalının payına düşen daireleri kullanan davacının, yaptığı harcamaların kendi muhasebe kayıtlarında bulunduğu, sattığı dairelerin bedelini de yine kendisinin bilebileceği, bunların hesaplanarak eda davası veya menfi tespit davası açmasının mümkün olduğu halde davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-