Dava, belirsiz alacak davası olarak açıldığına göre, ıslah dilekçesinin davacının alacak miktarının tam ve kesin olarak belirtilmesi için verildiğinin ve bunun doğal sonucu olarak, temerrüdün (daha önce gerçekleştiği ispat edilemediğinden) dava tarihi itibariyle oluştuğunun kabulü gerekeceği-
Eksik imalat ve ayıp değerinin davanın açıldığı tarihte davacı tarafından tespitinin mümkün olmadığı, bunun tespitinin ancak mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile mümkün olacağından dava dilekçesinde bu alacağın davacı tarafından belirtilen kısmının talep edildiği gerekçesiyle tüketici hakem heyetinin görevli olduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verilemeyeceği, mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Dosya içeriğine göre davacının davalı iş yerinde çalıştığının, brüt ücret miktarında uyumazlık bulunduğunun, fazla mesai ücreti, hafta tatili ve genel tatil ücret alacağının işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiğinin, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğunun anlaşıldığı, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçe ve yasaya aykırı olarak sürede verilmeden hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği- Islah dilekçesinin verildiği tarihte olay tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan BK.'nun 60/1 maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin ıslah edilen miktar yönünden dolmuş olduğu-
Davacının davalı iş yerinde çalıştığı, taraflar arasında brüt ücret miktarında uyuşmazlık bulunduğu, kıdem ve ihbar tazminatlarının giydirilmiş ücret üzerinden, fazla mesai ücreti, genel tatili, hafta tatili ve izin alacağının işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiği, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğu, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçe ve yasaya aykırı olarak süre verilmeden hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında, davaya konu edilen miktar bakımından faiz başlangıcı olarak dava tarihinin kabul edilmesi gerekeceği, alacağın kalan kısmın sadece tespiti istenmiş olmakla, belirlenen bakiye alacak miktarının ilerde talep edildiği tarihten itibaren faize karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında ücretin miktarı ve ücretin eki niteliğindeki ikramiyenin varlığı ihtilaflı olduğundan belirli alacaktan söz edilemeyeceği-
Dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler ve özellikle davacının dava dilekçesi nazara alındığından davanın kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı olmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacı tarafından açılan dava, belirsiz alacak davası türlerinden kısmi eda, külli tespit davası niteliğinde olduğundan kıdem tazminatı dışındaki ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, dini ve milli bayramlar ile genel tatil alacaklarının ıslahla arttırılan miktarlarına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, bu alacakların tamamına dava tarihinden faiz yürütülmesi hatalı olup bozma sebebi ise de, bu yanlışlıkların giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine ilişkin davada, davacı vekili dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını açıkça belirtmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak toplamda 2.500,00 TL talepte bulunmuş, 15.05.2015 harç tarihli dilekçesi ile de davasını ıslah ettiğini bildirmiş olduğundan, bu hali ile eldeki dava kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olup fazla çalışma ücreti talebi yönünden dava ve ıslah tarihleri gözetilerek faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu-