Davalı iddia ettiği ilk tacizden sonra gitmesi gereken mercilere gitmemiş; ne emniyetten, ne de Cumhuriyet Savcılığından adli yardım talep etmemiş olduğundan; bu durumun davalılar yönünden kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği-
Davacı, 12 yıldır bakıp yetiştirdiği, ekonomik güvencesi ve aynı zamanda ailenin bir parçası gibi olan atını söz konusu kaza nedeniyle kaybetmiş olup, davacının yaşadığı üzüntü nedeniyle ruhsal durumunun bozulduğu, yeniden satın alacağı başka bir atın da bu durumu telafi etmeye yetmeyeceği nazara alınarak uygun görülecek bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davalının, davacılara yönelik olarak sekiz ayrı suçlamada bulunduğu, savcılık soruşturması sırasında dinlenen tanık beyanları ve diğer kanıtlara göre davalının ileri sürdüğü iddiaların gerçekliği hususunda bazı emarelerin mevcut olduğu anlaşılmış olup, davalı eyleminin Anayasal şikâyet hakkı kapsamında olduğu-
Davalının, açtığı nesebin reddi davasın da sadece kendi kuşkularını dile getirmiş olduğu ve o davanın açılması veya görüşülmesi sırasında verilen dilekçelerde kullanılan sözlerin de davacıların kişisel haklarını zedeleyecek nitelikte olmadığı-
Haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın giderimi için - bu eylem davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden- tazminat davası açılabileceği-
Davalı bir avukat olup, mesleği gereği bir dilekçenin ihtiva edeceği unsurları ve şekil şartlarının bilebilecek durumdadır; ancak bu hakkını kullanırken sarfettiği sözler ve dilekçenin tamamı değerlendirildiğinde davacının kişilik haklarına saldırının mevcut olduğu-
Manevi tazminat için, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmasının gerekeceği-