Satış tarihi itibarı ile taşınmaz tapuda kayıtlı olduğundan, haricen satışı Türk Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve (6098 sayılı Borçlar Kanunun 237 m.) Tapu Kanunu'nun 26. maddesi hükümleri karşısında geçersiz olduğu, böyle bir satış, haricen satın ve devralan kişiye herhangi bir mülkiyet hakkı bahşetmeyeceği-
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerektiği- Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşların, meydana getirilen eserlerin Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemeyeceği- Dava konusu taşınmazın, 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu köy boşluğu olarak tescil harici bırakıldığı, köy orta malı olmayan bu nitelikteki bir taşınmazın imar ve ihya edilebileceği, taşınmazın tamamı 1976 m2 olup, bunun 358 m2'si ev ahır ve benzeri tesisler inşa edilerek, 1618 m2'si ise meyve bahçesi olarak tasarruf edildiği, ev ve diğer binalar hava fotoğraflarına göre 1999 yılında inşa edildiği, binalar inşa edilmeden önce ev ve diğer binaların bulunduğu bölüm de mahalli bilirkişi ve tanık ifadelerine göre 1967 yılından itibaren aralıksız ve malik sıfatıyla ihya edilmek suretiyle zilyet olunan alanın içinde kaldığı, binalar ve meyve bahçesi ekonomik ve fiziki bütünlük arz ettği, binaların taşınmazın meyve bahçesi vasfını yok etmediği, bilirkişi raporuna göre de ağaçların yaşının 20 yılın üzerinde olduğu-
Bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilemeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması gerektiği- İmar ve ihyanın tek başına mülkiyetin kazanılması için yeterli olmadığı, zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerektiği- 20 yıllık sürenin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren başlayacağı- Kadastro çalışmaları sonucu köy boşluğu olarak tescil harici bırakılan taşınmazın imar ve ihya ile kazanılması mümkün olduğundan keşif yapılması ve yapılacak keşifte memleket haritası getirtilip uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmaya elverişli olup olmadığı, elverişli ise ilgilisi yararına imar ihya ile kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olmadığı, ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olabileceği, kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerden olduğu-Kanunun açık hükmü dikkate alındığında, tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olduğu-Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekeceği-Tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs olmadığı-
TMK'nun 713/2. maddesindeki ölüm nedeni Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih, 2009/58 Esas, 2011/52 sayılı Kararının 27.03.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ilamı ile iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği, 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun kabul edilmesi gerekeceği (TMK'nun 713/5f)-
Kadastro tespiti sonrası tapuda satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil isteğine-
Nüfus kayıt örneğine göre, kayıt malikinin 01.07.1972 tarihinde öldüğü, dava konusu parsellerin ise 30.10.2006 tarihinde mirasçılar adına tapuda intikal gördüğü, tanıkların ve davayı kabul eden davalıların beyanlarına göre, uyuşmazlık konusu taşınmaz 20 yılı aşkın süreden beri davacının murisi ve murisin ölümünden sonraysa davacının zilyet ve tasarrufu altında olduğundan bahisle, davacı lehine kanunda yazılı kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, dava kanosu parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Kadastro çalışmaları sırasında malikinin kim olduğu tespit edilemediğinden senetsizden Hazine adına tespit ve tescil edilen taşınmaza ilişkin davacı tarafından kazandırıcı zamanaşımına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının kabul edilmesi durumunda, davalı Hazine, lehine tespit ve tescil işlemi yapılan taraf konumunda olduğundan ve davacı tarafından davalı Hazineye karşı açılan dava kabul edildiğinden davacı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava konusu 61 ada 10 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 09.11.1978 tarihinde tespit gördüğü, tespitin itiraz edilmeksizin 21.09.1979 tarihinde kesinleştiği, tespit sırasında Eylül 338 tarih 74 sıra nolu tapu kaydı ile 11.12.1941 tarih 14 sıra nolu tapu kaydının uygulandığı, uygulanan kayıtlarda da taşınmaz maliklerinin davacıların murisi...... ile ..... çocukları .... ve....'in malik olduklarının belirtildiği; dava konusu diğer taşınmaz olan 467 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 15.05.1986 tarihinde tespit gördüğü, tespitin itiraz edilmeksizin 16.08.1988 tarihinde kesinleştiği, tespit sırasında Mayıs 929 tarih 64 sıra nolu tapu kaydı ile 14.03.1946 tarih 4 sıra nolu tapu kaydının uygulandığı, uygulanan kayıtlarda da taşınmaz maliklerinin davacıların murisi..... ile .... oğlu ......... olduklarının belirtildiği anlaşıldığı, ayrıca her iki taşınmaza uygulanan yukarıda belirtilen tapu kayıtlarının geldi kayıtlarında da taşınmazların edinme sebebi, intikal şekli ve malik isimleri açıkça belirtildiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-