İmar ihyaya muhtaç yerlerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesini müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılmasının mümkün olduğu-
Kadastro çalışmalarında ve paftasında dere yatağı olarak belirlenen bir yerin zamanaşımı yoluyla kazanılması ve özel mülkiyet şeklinde tapuya tesciline karar verilebilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesindeki koşullar altında imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirilmiş olması ve bu olgunun tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar kazanma koşullarının geçmiş olması gerektiği- Mahkemenin, davanın açıldığı tarihten geriye doğru 20-30 yıl öncesine ait en az iki farklı tarihli hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı'ndan; fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar ile dava konusu yerin bileşik paftası ise İl Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilerek dosyaya eklenmesi gerektiği-
Mahkemece, davacı tarafa, tapu maliki ile davalıların miras bırakanının aynı kişi olup olmadığının tespiti bakımından dava açmaları için süre ve imkan verilip bekletici mesele yapıldıktan sonra tapu malikinin ölüm tarihinden itibaren TMK'nun 713/2. maddesindeki kazanma koşullarının gerçekleştiği ileri sürülerek payın iptali ile tescil isteğinde bulunulabileceği-
Davalı 789 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin harcını da yatırmak suretiyle açtıkları bir dava bulunmadığı halde bu kişiler yararına tespit ve tescil edilen taşınmazdan daha fazla hak doğuracak şekilde tescil kararı verilmesi doğru olmadığı gibi dava konusu her iki taşınmazın fiili olarak birleştirilip mahkemece yeniden ifraz edilip davacıya müstakil tapu kaydı oluşturacak şekilde tescil kararı verilmesinin de doğru olmadığı-
Tapuda adı yazılı bulunan tapu malikinin, kadastro tutanağı ve tapu kaydındaki bilgilere göre belli olduğu gibi, bilinmeyen kişilerden olmayıp, tanınan ve bilinen kişi olduğu anlaşılmakta olup, davada taraf teşkili sağlanması gerekeceği-
Kural olarak davacıların mülkiyet hakkının tapuda satın aldıkları çaplı yerin kapsamı ile sınırlı olduğu-
Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekeceği-
Mahkemece, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiği kabul edilmişse de, keşif tutanağına yansıtılan mahkeme gözleminde taşınmazın üzerinin çayırla kaplı olduğu ve taban zemininin yer yer su içerisinde, dolayısıyla bataklık olduğu, dere yatağında bulunduğu bildirilmiş, ziraat bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde drenaj sorunundan dolayı suyun yüzeyde birikmesi ile göllenmeler, toprağın yüzeye kadar suyla doyması ile yer yer bataklıklar görüldüğünü, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların bakım işlemleri yapılmadığından ekonomik anlamda bir ürün elde edilemediği belirtilmiş, yerel bilirkişi davacının dere yatağını sahiplendiğini, tutanak bilirkişi taşınmazın çay yatağı olduğunu, davacı tanığı ise taşınmazın dere yatağı olup köprünün yapıldığı yıllarında kesinlikle dava konusu taşınmaz üzerinde meyve ağaçları olmadığını, çayın zaman zaman taşıp dava konusu parsel üzerinden de geçtiğini ve bütün köylünün buralardan istifade edebildiğini beyan etmiş olduğundan, davacı yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı ve davacının tutanağın aksini de ispat edemediği-
Tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs olmadığı fakat somut olayda, tedavül kayıtlar, tapulama tutanağındaki açıklamalar ve köy senedi içeriğine göre kayıt malikleri tanınan ve bilinen kişiler olup, maddede yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmayacağı-
TMK’nun 713/2. fıkrasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında ancak kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölmüş olması halinde TMK’nun 501. maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla dava Hazine’ye yöneltilerek açılması veya daha sonra bu durumun anlaşılması halinde anılan madde gereğince dava Hazine’ye yöneltilmesi gerekeceği-