Dava konusu taşınmazın komşu parsel tutanaklarına göre 30.08.2006 tarihinde paftasında yol olarak gösterilmek suretiyle belirtildiği, o tarihten 12.04.2010 dava tarihine kadar kazanma süresi ve koşullarının geçmediği, davanın bu nedenle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece yapılacak işin, öncesinin hüküm dosyasında da belirtildiği üzere 810 parsel dahilinde bulunduğunun saptanması halinde, paftasına işlenmemiş olsa dahi bu husus nizalı taşınmazın imar çalışmalarından önce tapusuz olarak kabulüne olanak sağlamayacağından, uyuşmazlık konusu taşınmaz öncesi itibariyle tespit dışı bırakılan yerlerden ise tespit dışı bırakılma tarih ve niteliğinin saptanması; başka bir anlatımla davaya konu imar parselinin öncesinin kesin ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, bundan sonra zilyetlikle edinim koşullarının nizalı taşınmaz bölümünün tapuya tescil tarihi itibariyle oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi olduğu, eksik incelemeyle hüküm kurulamayacağı-
Mahkemece taşınmazın hangi tarihte ve hangi nitelikte tespit harici bırakıldığının Kadastro Müdürlüğü’nden sorulmasının, 399 ila 403 parseller ve 2066-2067 parsellere ait tapulama (kadastro) tutanaklarının tüm sayfalarının onaylı ve okunaklı fotokopisi ile varsa tapulamada revizyon gören vergi ve tapu kayıtlarının (tapu kayıtlarının haritası varsa haritaları dahil) mahalli Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden getirtilerek dava konusu taşınmaz yönünde ne ya da kim okuduğunun belirlenmesinin, yol okuduğunun anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
Tescil davasının konusunu ancak tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar oluşturacağından ve çifte tapunun önlenmesi bakımından, dava konusu taşınmaza ait teknik bilirkişi raporu eklenerek, taşınmazın tapulu yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğü’nden sorulmasının, TMK.nun 713/4-5 maddesi gereğince yasal ilanlar yapılarak üç aylık ilan süresinin dolmasının beklenmesinin gerekeceği-
Tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten sonraki kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılması halinde, kural olarak; taşınmaz üzerinde zilyetliğin kurulduğu tarihten itibaren kazanma süresi ve koşullarının başlatılmasının ve diğer şartların varlığı halinde davanın kabul edilebilmesi için tespit dışı bırakılma tarihinden dava tarihine kadar en az 20 yıllık sürenin geçmiş olmasının gerekeceği, tespit öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tescil davalarında ise tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içinde açılan davalarda tespit dışı bırakılma tarihinden önceki zilyetliğin kazanma bakımından dikkate alınacağı, tespit dışı bırakma tarihinin, komşu ya da bitişik parsellere ilişkin kadastro tutanağının düzenlendiği tarih olduğu-
TMK.nun 713/1 maddesine dayalı davalardan aynı Kanun’un 713/3. maddesi uyarınca ilgili kamu tüzel kişilerine husumet yöneltilmesinin zorunlu olduğu, 5216 sayılı Yasa uyarınca Bala İlçesi’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde kaldığı, bu durumda Büyükşehir Belediyesi’nin diğerleri gibi yasal hasım olduğu, bu nedenle öncelikle davanın Ankara Büyükşehir Belediyesine de yöneltilmesinin gerekeceği-
Murisin ölüm tarihi itibariyle mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip olacağı ve tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekeceğinden (TMK. mad. 640/2; 702/2) , davada yer almayan diğer mirasçıların yöntemine uygun bir biçimde muvafakatlarının alınması, davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına bir temsilci atanarak onun huzuruyla yargılamaya devam edilmesi ile dava şartı yerine getirildikten sonra tapu iptali ve tescile yönelik uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekeceği- Zilyetlikle belgesizden edinilebilecek taşınmaz miktarı kuru arazide 100 ve sulu arazide 40 dönümü aşmayacağı (Kadastro K. mad. 14)-
Mahkemece yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve taraf tanıkları HMK. mad. 243, 244 gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağrılarak, ve HMK. mad. 259, 290/2 uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar  keşif yerinde dinlenerek dava konusu taşınmazların ilk malikinin kim olduğu, zilyetliğin kim tarafından, hangi tarihler arasında ve ne şekilde sürdürüldüğü,ne şekilde intikal ettiği ve ne şekilde tasarruf edildiği yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde, HMK. mad. 261 gereğince, giderilmesine çalışılması gerektiği-
Taşlık niteliğindeki bir yerin güçlendirmek amacıyla getirilen toprak dışında, yoğun bir toprak taşınarak taşlık alanın üzerinin doldurulmasının ve tarım arazisi haline dönüştürülmesinin ihya sayılmadığı, ihyadan amacın; yoğun emek harcayarak ve para sarf ederek işlenmemiş toprakların tarım arazisi haline getirilmesi olduğu, dava konusu taşınmazın açıklanan ve belirlenen niteliği karşısında böyle bir yerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı-