Kadastro Mahkemesinin müdahale talebini geçit hakkı davası olarak nitelemesinin eldeki davayı etkilemeyeceği, mahkemece, davacıların kadastro tespitinden önceki zilyetlikle iktisap iddiaları doğrultusunda taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun olarak taraf tanıkları celp edilerek keşif mahallinde dinlenmeden hüküm kurulmuş olmasının HMK.nun 27. (HUMK.nun 73. m.) maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, anılan yasa maddesine göre hukuki dinlenme hakkının ispat hakkını da kapsadığı-
Davalı vekilleri temyiz dilekçesinde delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının yerine getirilmesinden sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği halde tarife hükümlerine aykırı olarak vekalet ücretinin yarısına hükmedildiğini açıklayarak hükmü bu yönden temyiz etmiş ise de yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş olup, yeniden yapılacak yargılama sonucunda yargılama gideri ve vekalet ücreti yeniden değerlendirileceğinden bu hususun bozma nedeni yapılmadığı-
Mahkemece yapılacak işin; gerekirse keşifte bilgisine başvurulan fen elemanı dışındaki yeni bir uzman teknik bilirkişiden tarafların, Yargıtay’ın ve mahkemenin denetimine açık davaya konu taşınmazdaki evin bulunduğu bölüm ile taşınmazın bahçe olarak kullanılan ve bor olarak bırakılan bölümlerini ayrı ayrı gösteren rapor ve kroki alınarak; az önce açıklanan madde gereğince açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde taleplerden her biri hakkında verilen hükümlerin ayrı ayrı gösterilmesi suretiyle hüküm kurulması olmasının gerekeceği-
Sulu ve kuru arazi ayrımında 5403 sayılı Kanun hükümlerinin gözönünde bulundurulacağı da dikkate alınarak, anılan Yasa hükmü uyarınca yerel bilirkişiler ve ziraatçı bilirkişiden dava konusu taşınmazın niteliği belirlenerek hüküm kurulurken gözönünde bulundurulmasının gerekeceği, ayrıca, sırt ve bayır olarak tescil harici bırakılan bir yerin mahalli örf ve adete göre mera olarak kullanılıp kullanılmadığının yöntemine uygun biçimde soruşturulmasının icap ettiği-
Geçersiz sözleşmeye dayalı taşınmaz alım satımlarında herkesin verdiğini geri alacağı, 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ile 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararlarının buna imkan tanıdığı, sözü edilen İçtihatı Birleştirme Kararları uyarınca davacının ancak harici satış bedelinin tahsiline karar verilmesini isteyebileceği, bir başka anlatımla, taşınmazın dava tarihindeki gerçek bedelinin tahsilini isteme olanağının bulunmadığı, harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gözönünde tutularak satış tarihinden dava tarihine kadar güncelleştirilmek suretiyle hüküm altına alınmasının olanaklı olduğu-
Tanık ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesinin, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmesinin gerektiği, mahkemece, eksik inceleme ile yeterli nitelikte hava fotoğrafı uygulaması yapılmadan yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tanık ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesinin, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmesinin gerekeceği, mahkemece, eksik inceleme ile yeterli nitelikte hava fotoğrafı uygulaması yapılmadan yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı, dava konusu yeri taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği tarihinden sonra, ancak kesinleşmeden önce satın almıştır. Dosyaya göre tarafların tanık ve delillerini bildirmeleri için mahkemece kendilerine süre ve imkân tanınmamış; kadastro mahkemesinde keşif yapıldığı, tekrar keşif yapılmasını haklı gösterecek bir neden ileri sürülmediği gerekçesiyle davacının keşif talebi ret edilmiştir. Bu tür davalarda keşif yapılmadan ve keşfe dayalı deliller toplanmadan sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kaldı ki, davacının delilleri de toplanmamıştır. Bu işlemler yapılmadan oluşturulan mahkeme kararının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Adı geçen ziraatçi uzman bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliği taşımadığı gerekçeli olarak açıklandığına göre, mahkemece bilimsel verilere dayalı teknik bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu rapora itibar edilmemesine ilişkin bir gerekçe gösterilmeksizin mahallinde 01.12.2011 tarihinde yapılan ikinci keşif sonunda ziraat mühendisi ve arkadaşları tarafından düzenlenen ve taşınmazın 2. sınıf tarım arazisi olduğu açıklanan 15.12.2011 tarihli rapor esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu 788 sayılı parsele ait dosya arasında bulunan tapu ve kadastro tutanağının incelenmesinde; taşınmazın gerçek yüzölçümünün 2000 m2 olduğunun anlaşıldığı, hükümde maddi hata ile taşınmaz yüzölçümünün 2 m2 olarak belirtildiği, mahkemece bu durumun yasa kapsamında maddi hata niteliğinde olduğu gözden kaçırılarak HUMK.nun 455, 456 ve 457. maddelerinde belirtilen usul hükümlerine aykırı şekilde davacının tavzih talebinin reddine karar verildiği, o halde, mahkemece yapılacak işin, tavzihe konu talep ile ilgili HUMK.nun 455, 456 ve 457.(HMK.nun 305. ve 306.) maddelerinde belirtilen usul hükümlerine uygun şekilde işlem yaparak sonucuna göre karar vermek olmasının gerekeceği-