Köy tüzel kişiliği dışında kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla taşınmaz kazanmalarının mümkün olmadığı, kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmaz edinmelerinin kuruluş yasaları ve kararnamelerinde yer alan hükümlerle mümkün olduğu-
M.arın, 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, özel mülkiyete geçirilemeyeceği, amacı dışında kullanılamayacağı, zamanaşımı ile iktisap edilemeyecekleri, kaldı ki, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıklarının da davacı ve ailesinin yirmi yıldır Mersin'de oturduklarını, o tarihten beri taşınmazın ekilip biçilmediğini beyan ettikleri, 20 yıllık ekip biçmeme süresi oldukça uzun bir süre olup, açıkça iradi terkin gerçekleştiğinin ve davacıda taşınmazı terk etme iradesinin oluştuğunun kabulünün gerekeceği-
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, bu hava fotoğraflarının tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmasının gerekeceği, bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 20–30 yıl öncesine ait (1970-1980 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olmasının ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesinin gerekeceği, ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği-
Dosya arasında bulunan orijinal kadastro paftası ile teknik bilirkişilerin birlikte dosyaya sundukları krokiye göre taşınmazın çevresinde mera, dere ve bayır ibarelerinin yazılı olduğu belirlenmiş olup, mahkemece, bu olgular üzerinde durulmadığından, kadim ve tahsisli mera araştırılmasının yapılmadığı saptandığından davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Hukuk Genel Kurulunun 17.02.2010 tarih ve 2010/8-58 Esas – 2010/78 Karar sayılı ilamı ile TMK.nun 713/2. fıkrasına göre açılan davalarda kayıt maliki ve mirasçılarının her türlü yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağının öngörüldüğü, bu nedenle TMK.nun 713/3. fıkrasından hareketle ve Genel Kurul kararı göz önünde bulundurularak eksik harcın davacı taraftan alınmasına, davacı tarafın yaptığı tüm yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verileceği, davanın, olumlu veya olumsuz sonuçlanmasının bu sonuca etkili olmadığı-
Davalının taşınmaz üzerinde 20 yılı aşan süredir ekonomik amaca uygun zilyetliğinin bulunmadığı, zilyetlikle kazanma koşullarının davalı yararına oluşmadığı anlaşılmakla Hazine tarafından açılan davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl ve İlçe tarım müdürlüğü, İl ve İlçe Özel İdare Müdürlüğü ve Tapu Müdürlüğünden sorulmasının, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığının, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4342 sayılı Kanunun 5. maddesine belirtilen yerlerden mi yapıldığının tahkik ve tespit edilmesinin gerekeceği-
Taşınmazın haritasında köy boşluğu olarak gösterilmesi bir kadastro işlemi olup kadastro tutanağı düzenlenmediği için böyle bir işlemin tespit dışı bırakma işlemi niteliğinde olduğu, böyle bir yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddesi hükümlerine göre tapuya tesciline karar verilebilmesi için Yargıtay'ın yerleşmiş kararlarına göre haritasında yol olarak gösterildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olmasının gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerine davalı Belediye tarafından 1997 yılında üzeri kulübe ile çevrili su sondaj kuyusu ve su pompası yaptırıldığı, halen de kullanılmamakla birlikte, söz konusu tesisin taşınmaz üzerinde bulunduğu anlaşıldığına ve bu durumda 284 ada 16 sayılı parselin kamu emlakına dönüştüğü belirlendiğine göre kazanma koşullarının davacı yararına oluşması nedeniyle mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, iptal ve tescile karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, bu hava fotoğraflarının kadastrodan önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmasının gerekeceği, bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tespit tarihi olan 1995 yılına göre 20–30 yıl öncesine ait (1965–1975 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerektiği uzman öğretim üyelerinin yayınlarındaki görüşleri olup, bu görüşün Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla da benimsendiği, ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelenirse arazinin üç boyutlu görüleceğinin, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceğinin ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesinin olanaklı olduğu-