Kadastro Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının temyiz edilmeden 13.04.2010 tarihinde kesinleştiği, hüküm tarihinde yürürlükte olan HUMK.nun 193/son maddesi hükmü uyarınca, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacı tarafın 10 gün içerisinde dilekçe vermesinin veya yeniden çağrı kağıdı göndermesinin zorunlu olduğu, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağı, 10 günlük sürenin, hak düşürücü süre olup mahkemelerce re'sen dikkate alınmasının gerekeceği-
Sicil oluşturmak kamu düzenine ilişkin olduğundan, temyizin hükmün tamamına sirayet edeceğinin kabulü gerektiği- Tapu kaydının iptalinden sonra istek aşılarak fazlasına karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içerisinde açılan davalarda, tespit dışı bırakılma tarihinden önceki zilyetliğin kazanma bakımından nazara alınacağı-
Tescil davasının konusunu ancak tapusuz taşınmazlar oluşturacağından çifte tapunun önlenmesi bakımından teknik bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve ekli kroki gönderilmek suretiyle taşınmazın tapulu yerlerden olup olmadığının Kızıltepe Tapu Sicil Müdürlüğü’nden ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince aynı çalışma alanında belgesizden davacı adına tespit gören taşınmaz bulunup bulunmadığı Kadastro Müdürlüğü’nden sorularak varsa tapu kayıtları ile kadastro tutanaklarının getirtilerek 40 ve 100 dönüm limitinin aşılıp aşılmadığının araştırılması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar vermek gerekeceği-
Tescil davasının konusunu ancak tapusuz taşınmazlar oluşturacağından çifte tapunun önlenmesi bakımından teknik bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve ekli kroki gönderilmek suretiyle taşınmazın tapulu yerlerden olup olmadığının Kızıltepe Tapu Sicil Müdürlüğü’nden ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince aynı çalışma alanında belgesizden davacı adına tespit gören taşınmaz bulunup bulunmadığının Kadastro Müdürlüğü’nden sorularak varsa tapu kayıtları ile kadastro tutanaklarının getirtilerek 40 ve 100 dönüm limitinin aşılıp aşılmadığının araştırılmasının ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar vermek gerekeceği-
3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesi gereğince belgesizden zilyetlikle edinilecek taşınmaz miktarının sulu arazide 40 ve kuru arazide 100 dönüm olduğu-
Muristen intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktırılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler taşınmazın öncesinde kime ait olduğu ve ne şekilde zilyetliğin sürdürüldüğü hususunda çelişkili beyanda bulunmuş, dinlenen tanıklar uyuşmazlığı çözecek net bir beyanda bulunmamış, davacı tanıklarından ikisi ise usulüne uygun olarak keşif mahalline davet edilip dinlenmemiş olduğundan, yeniden yapılacak keşifte tarafların bildirdiği tanıklar ve yerel bilirkişilerin HMK.nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile çağırılıp, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. maddeleri hükümleri uyarınca taşınmaz başında dinlenmesi, dava konusu taşınmazın öncesinde kimin zilyetliğinde bulunduğu, zilyetliğin tespit tarihine kadar kim tarafından hangi nedenle ve ne şekilde sürdürüldüğü hususları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK. nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılması gerektiği-
Mahkemece şahit ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesinin, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmesinin gerekeceği, eksik incelemeyle karar verilemeyeceği-
Bir taşınmazın toprak tevzii komisyonunca mera olarak tahsis edilmiş olmasının, evveliyat itibariyle de mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı; ancak, bu durumda kişilerin o yerdeki zilyetliklerinin sona ereceği, taşınmazın kadim meradan tahsis edilmemesi halinde mera olarak tahsis edildiği tarihe kadar kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiğinin (hak sahipleri tarafından) ileri sürülebileceği-