Tasarrufun iptali davasında davalılar, yargılamanın başından itibaren borçlunun aciz halinde olmadığını ve borcu ödeyebilir mal varlığının bulunduğunu iddia etmişlerse ve icra dosyası içerisinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmaz bulunduğu görülüyorsa mahkemece, borçlu adına kayıtlı taşınmazların takyidatları ile beraber tapu kayıtlarının ve kıymet takdiri yapılmış ise bu raporların getirtilerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı araştırılarak tarafların haklılık durumları da göz önüne alınmak sureti ile değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İcra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir ise de “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- İcranın geri bırakılması kararına karşı alacaklının 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmamış olması halinde, "alacağın zamanaşımına uğradığı" hususunun kesin hüküm teşkil edeceği ve icranın geri bırakılması kararının, takibin iptaline ilişkin sonuçları doğuracağı ve icra dosyasındaki mevcut hacizlerin kalkacağı, alacaklı tarafından açılmış böyle bir dava varsa sonucunun istihkak davasında "bekletici mesele" yapılacağı ve dava sonuna kadar icra takibinin duracağı, davanın kazanılması halinde duran icra takibine devam edileceği, davanın kaybedilmesi halinde ise dosyadaki hacizlerin kalkacağı-
İİK. 277 vd. göre açılan tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarına "davalıdır şerhi" konulmuş olmasının İİK'nun 283/2 maddesinde düzenlenen ihtiyati haczin sonuçlarını doğurmayacağı gibi dava dışı kişilere satışına da engel oluşturmayacağı- Bu şerhin anlam ve mahiyetinin son malikten taşınmazı devralan 3. kişinin iş bu davadan haberdar olmadığına ilişkin iyiniyet iddiasının artık dinlenmeyeceği sonucunu doğuracağı-
Somut olayda her ne kadar bozma ilamında davacının dava dilekçesinde açıkça İcra İflas Kanununun 277 ve devamı maddelerine dayanmış olmasından ve davacı vekilinin talebi doğrultusunda araştırma yapılması gerektiğinden bahsedilmiş ise de bir davada hakimin hukuki nitelendirme ile bağlı olmaması ilkesi gereği dosya kapsamında anlatılan olay örgüsünden davada tasarrufun iptalinin özel bir hali olan "Mirasın reddi" kurumunun uygulanması gerektiği-
Aciz belgesinin yargılamanın her aşamasında ve hatta istinaf ve temyiz aşamalarında dahi tamamlanabilecek bir ön koşul olduğu; dolayısıyla 'aciz belgesinin bulunmadığı' gerekçesiyle, davanın hemen reddine karar verilmeyip, davacıya bu dava şartı eksikliğini tamamlaması için süre tanınması gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının bir diğer ön koşulunun 'davacının borçludaki alacağının gerçek olması' olduğu; takibin kesinleşmiş olmasının 'alacağın gerçek olduğu' anlamına gelmeyeceği-
Şikayetçinin alacaklı olduğu icra takip dosyaları ile ilgili olarak itirazın iptali davası açıldığı, ihalenin yapıldığı ve satış bedelinin vezneye girdiği tarih itibariyle takiplerinin kesinleşmediği, ihtiyati haciz kararının verildiği tasarrufun iptaline ilişkin davanın da henüz sonuçlanmadığı görüldüğünden, şikayetçi haczinin kesin hacze dönüşmediği ve bu nedenle sıra cetvelinde yer olmasına imkan bulunmadığı- 
İİK'nın 105. maddesinde haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağının İİK 143. maddede aciz vesikası hükmünde olacağının ve icraca taktir edilen kıymete göre haczi kabil malların kifayetsizliği anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya İİK 277. maddede yazılı hakları vereceğinin belirtildiği, davanın dayanağı olan icra dosyası incelendiğinde davalı borçlu adına kayıtlı ... İli, ... İlçesinde 5 adet tarla vasfında gayrımenkul olduğu, gayrımenkullerin kaydında da herhangi bir takyidat bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu icra dosyasından borçluya ait olup haciz konulmuş veya konulmamış gayrımenkullerin kıymet taktirinin yaptırılması yönünden talimat yazılmasının talep edildiği (Her ne kadar davacı vekili temyiz dilekçesinde hacizli gayrımenkullerin kıymetinin 399.975,58 TL olduğunu beyan etmişse de) ancak talimatın gereğinin yapılıp yapılmadığının dosya içerisinden anlaşılamadığı, hacizli taşınmazların kıymetinin takip rakamını karşılamaya yetmemesi durumunda davalı borçlunun aciz hali kabul edilerek davanın esasına girilmesi gerekirken, hacizli taşınmazların kıymeti yapılmaksızın yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın dayanağı alacağın, dava dışı ... Ltd. Şti'nin vergi borcunu oluşturduğu, bu borçtan dolayı davalı ... aleyhine yapılmış ve kesinleşmiş takip bulunmadığı anlaşıldığından davanın tüm davalılar yönünden reddi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği- Davanın tazminata dönüşmesi halinde, bedelin sadece üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerekirken, davalı ...’dan da tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-