Borçlu tarafından yapılan temlikin alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ve muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceği-
İcra müdürlüğünün geçici aciz belgesi düzenleme yetkisinin bulunmadığı, davacının yaptığı takipte ise, borçlu vekilinin bürosuna gidilerek haciz tutanağı düzenlendiği, bunun dışında davalı borçlunun borcu karşılamaya yetecek malı bulunmadığını gösteren haciz tutanağının mevcut olmadığı, aciz belgesi davanın her aşamasında, hatta karar düzeltme aşamasında dahi ibraz edilebileceği ancak davalı borçlunun aczini gösteren kesin ya da geçici aciz vesikası dava şartı olduğundan, mahkemece, aciz halini gösteren belgeler sunulmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- İcra müdürlüğünün geçici aciz belgesi düzenleme yetkisi bulunmadığı-
Davalının borçlunun babası olduğu, İİK'nın 278/III-1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörüldüğü, buna ilaveten davalının, oğlu olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği-
Davalı borçlu şirketin yerleşim yerinde haciz işlemi yapıldığına ilişkin takip dosyasında veya dava dosyasında haciz tutanağının bulunmadığından, adına kayıtlı taşınmaz ve taşıtların bulunmasına karşın, borca yeter olup olmadığının belirlenmediğinden ve davacı tarafından dosyaya kati aciz belgesinin ibraz edilmediğinden davalı borçlu şirket yönünden açılan iptalin davanın reddedilmesi, buna karşın; diğer borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, saptanan ve bilinen adreslerinde icraca yapılan hacizlerde borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının anlaşılmış olması veya tespit edilen mallarının borca yeter olmadığı belirlenmiş ise bu takdirde aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Tapuda gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında mislini aşan değer farkının bulunması (İİK 278/III-2) ve davalının tapu dışında ödeme olarak ileri sürdüğü hesap hareketlerinin tasarruf tarihinden önceki bir tarih olması ve taşınmaz satışına yönelik olduğunun ispat edilememesi dikkate alındığında, bu tasarrufun iptale tabi olduğu-
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında yapılan icra takibi sırasında, davlının bilinen adreslerinde birden çok haciz işlemi gerçekleştirildiği, bir kısım menkul mallarının haczedildiği, bir kısım haciz işlemlerinin ise borçlunun bulunamaması veya adresten taşınmış olması nedeniyle gerçekleştirilemediği ve buna ilişkin tutanak tutulduğu, ayrıca borçlu davalının menkul veya gayrimenkul malının olup olmadığına ilişkin olarak resmi ve özel kişi ve kuruluşlar nezdinde yapılan araştırma sırasında da borcuna yetecek haczi kabil malının olmadığı anlaşıldığından, mahkemece borçlu davalının aciz halinin kabulü gerektiği halde aciz belgesinin sunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olacağı- Davacı alacaklının yapmış olduğu icra takibi hakkında, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması kararı verilmiş olması karşısında, davacı alacaklı tarafından borçlu davalı aleyhine İİK.nun 33/a-2 maddesi uyarınca dava açılıp açılmadığının araştırılarak, dava açılmış ise sonucunun beklenilmesi, dava açılmamış olması ve borçlu davalı tarafından açılan icranın geri bırakılmasına dair kararların kesinleşmiş olması halindeyse, geçerli bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, üçüncü kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlanırken bu alacaklının alacağının şeklen varlığının değil, gerçekliğinin amaçlandığı- Tasarrufun iptali davasının aleyhine sonuçlanması (ve kesinleşmesi) üzerine, adına kayıtlı taşınmazının satışını önlemek amacıyla icra dosyası borcunu yatıran üçüncü kişinin, icra dosyasına yatırdığı miktardan yersiz olduğunu iddia ettiği kısmı takip alacaklısından sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep hakkı bulunduğu- "Üçüncü kişinin aciz belgesine ve kesinleşen icra takibine bağlanan borcun gerçekte olmadığını, borçlu ile alacaklı arasında muvazaa bulunduğunu iptal davasında savunup isbat edebileceği, üçüncü kişinin iptâl davası dışında, alacaklının kötüniyetini veya haksız eylemini, hileli davranışını vs. ileri sürüp ispat etmediği sürece fazla ödediğini iddia ettiği faizi sebepsiz iktisap hükümlerine dayanarak alacaklıdan geri isteyemeyeceği, borçluya gidebileceği, aksi takdirde alacaklının kendisinden istirdat olunan miktar için ayrıca takip yapmak zorunda kalacağı, zaten kesinleşen takip için bunun mümkün olmadığı" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunda benimsenmediği-
Yapılan hacizde borçlunun yurt dışında olduğu beyan edildiğinden, borçlu hakkında bilinen adresinde haciz yapılamayacağı anlaşıldığından ve borçlunun hisseli taşınmazları haczedilip kıymet takdirleri yapılmış ve yapılan kıymet takdirleri sonucu bulunan meblağların ise satışın yapılacağı dosyadaki borcu dahi karşılamayacağı açık olduğundan, kesin aciz belgesi niteliğinde olmasa da, icra müdürlüğünün yazısına göre borçlunun, davacının alacağına yeter malının bulunmadığı ve borçlunun, belirlenen malları dışında mal edindiği de ileri sürülmediğine göre, davalı borçlunun aciz halinin oluştuğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Antalya ili Korkuteli ilçesinde yer alan taşınmazın çok kısa sürelerle el değiştirmesinin, tasarrufun iptali davasının açılma tarihinden 1 gün sonra davalı 3. kişi tarafından elden çıkarılmasının, davalı borçlu adına hareketle taşınmazı satacak kişi ile davalı 3. kişi adına taşınmazı satın alacak kişiye verilen vekaletnamelerin aynı Noterlikte, aynı gün ve birbirini takip eden yevmiye numaraları ile tanzim edilmesinin ve taşınmazın ilk satışından sonra 2 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, davalı 3. kişi adına taşınmazı satacak kişi olarak ilk satışta borçlu vekili olarak hareket eden kişiye verilen vekaletname ile davalı 3. kişinin vekili olarak görevlendirilmesinin, hayatın olağan akışına aykırı düşeceği ve bu durumda, davalı 3. kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle (İİK. mad. 280/I) tasarrufun iptali gerektiği- Yargıtay'ca verilen bozma kararından sonra aciz vesikasının ibraz edilmesi halinde, iptal davasının görülebilme koşulu olan bu hususun tamamlandığının kabul edileceği-
Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birinin de kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğu, davalı borçlular aleyhine yapılan takipte gönderilen ödeme emirlerinin iptali için açılan davaların kabul edilmiş ve kararların kesinleşmiş olduğu nazara alınarak açılan davanın reddi gerekeceği-
İİK'nın 277 vd. maddeleri gereğince tasarrufun iptali istemi-