İcra dosyası kapsamından davalı borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, borç tasfiye protokolünden davalı borçlunun içinde bulunduğu borçluların on bankaya 21.153.996,48 Euro borçlu oldukları, davalı borçlu hakkında düzenlenen haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup borçlunun aciz halinde olduğu, davalıların anlaşmalı boşanma ile boşandığı ve dava konusu taşınmazların davalı borçlu tarafından üçüncü kişi eşine bırakıldığı, taşınmazların davalı eşi adına tescil edildiği; kesinleşen mahkeme kararından, davalı üçüncü kişi eşin boşandığı borçlunun soyadını kullanmasına izin verildiği, davalı üçüncü kişinin dilekçesinden üçüncü kişinin dava dışı takip borçluları olan şirketler grubunun hissedarlarından olduğu anlaşılmakla, mahkemece, takip konusu kredi sözleşmelerinin düzeleme tarihi olmadığından tarihler sorularak sözleşme tarihi iptali istenen tasarruflardan önce ise davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne, kredi sözleşmeleri iptali istenen tasarruftan sonra ise, davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Ticari hayatta çeklerin ileri tarihli olarak keşide edildiği sık karşılaşılan bir durum olduğundan, takip dayanağı çeklerin keşide tarihi tasarruf tarihinde sonra olsa da, davacı ve borçlu arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu iddiaları üzerinde durularak, davacı alacağının doğum tarihinin gerektiğinde her iki tarafın ticari defterleri karşılaştırılarak belirlenmesi gerekeceği-
Davacının, alacağını tahsiline engel olmak amacıyla borçlu tarafından yapılan mal kaçırma işlemine karşı, borçlu hakkında takip yapmamış olsa dahi İİK.'nun 284. maddesindeki hak düşürücü süre geçmiş olsa dahi TBK.'nun 19. maddesine dayalı olarak borçlu hakkında "muvazaa davası" açabileceği gibi, aynı işlem için İİK.'nun 277 vd. maddelerine göre bir (tasarrufun iptali davası) da açabileceği-
Vekaletname verilmesinin, iptali gereken tasarruf işlemi niteliğinde olmadığı- Borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. Kanun ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden, borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın kabulünün hatalı olduğu-
Vekaletnamelerin iptali gereken tasarruf işlemi niteliğinde olmadığı, borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. K. ve 213 s. K'da öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden, borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın kabul edilemeyeceği-
Borçlunun, babasının ölümü ile kendisine intikal edecek taşınmazdaki miras payının intikalini önlemek için mirası reddetmiş olması ve mirasın reddi şeklinde gerçekleşen bu tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde alacaklı tarafından dava açılmış olduğundan, mahkemece davanın İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan "tasarrufun iptali" isteğine ilişkin olduğu kabul edilerek, alacaklı tarafından ileri sürülen iptal isteminin, mirasın reddi ile ilgili mahkeme ilamı olmayıp, mirasın reddi suretiyle borçluya geçecek malvarlığının karşılıksız olarak diğer kardeşin malvarlığına aktarması sonucunda oluşan değerin şartları varsa alacaklının alacağı kadar bölümün iptal edilmesi olduğunun düşünülmesi, kardeşler arasında gerçekleştirilen bu tasarrufta davalı borçlunun yasal yönden yararı bulunup bulunmadığının üzerinde durulması, murisin terekesinin borca batık olup olmadığının belirlenerek davalı borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastının bulunup bulunmadığının irdelenmesi, diğer davalının da reddeden mirasçının kötü niyetini bilebilecek durumda olduğu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
“Geçici aciz vesikası”na dayanılarak açılmış olan tasarrufun iptali davasının, takip konusu alacağın bağlı olduğu zamanaşımını kesmeyeceği-
Borçlu hakkında düzenlenmiş kat'i veya geçici aciz belgesinin bulunması zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmış olmasının tasarrufun iptali davaları yönünden bir zorunluluk olmadığı; icra takibinin dava tarihinden sonra da açılabileceği- Takibin iptali üzerine davacı alacaklı yeni takip başlatmış ve bu icra takibi de kesinleşmiş olduğundan, dava koşulu yokluğundan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Takibe konu senedin düzenlenme tarihi, tasarruf tarihinde sonra ise de, davacı vekili, "iptali istenen tasarrufların, alacağın kaynağı olan -müvekkili davacı-alacaklı ile davalı borçlular arasındaki- akaryakıt ticaretinden sonra yapıldığını" iddia ettiğinden, bu yönde delil olarak sunulan fatura, sev irsaliyeleri değerlendirilerek davacıya ait şirket defterleri ile akaryakıt alımında ilişki kurulan dava dışı şirkete ait defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması davacı tarafından gösterilen (dava dışı şirket yetkilisi) tanıkların dinlenmesi, davacı ile dava dışı şirket arasında ticari ilişki belirlendiği takdirde, davacı ile davalı borçluların ticari defterleri üzerinde sözkonusu akaryakıt alışverişinin varlığı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması, savcılık iddianamesinden davacı ile davalı borçlu arasında 18 yıllık ticari ilişki olduğu, bu davanın konusunu oluşturan akaryakıt ticareti ve bu ticarete istinaden gönderilen çeklerle ilgili dolandırıcılık ve zincirleme şekilde sahte resmi belge kullanmak suçu nedeniyle davalı borçlu hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açıldığı anlaşıldığından, ilgili ceza dosyasının istenmesi, davacı ve davalı tanıklarının dinlenmesi tüm deliller birlikte değerlendirilerek takip konusu borcun doğumunun tespit edilmesi gerektiği- Dava koşulu yokluğu nedeniyle reddedilen davada, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Zamanaşımını kesen sebeplerin “dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” ile sınırlı olduğu-
Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğu, takibe konu çekin düzenlenmesine neden olan temeldeki borcun doğum tarihinin tespiti hem tasarrufun iptali hem de istihkak davasının esasına etki edecek mahiyette olduğundan, bu tarihin, alacaklı ve borçlunun ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile saptanabileceği- Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve İİK’nun 97/17. maddesi uyarınca alacaklının karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, borçlu tarafından ticari emtianın büyük bir bölümünün üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde, İİK.’nun -tasarrufun iptaline ilişkin- 280/3 maddesinin uygulama alanı bulacağı-