Tasarrufun iptali davasının açılması şartlarından birisi takip tarihinde kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğu, icra takibinin ancak ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşeceği, borçlular, icra takibine itiraz etmişse takibin kesinleşmeyeceği,şayet borçlunun itirazı üzerine, alacaklı itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası açmışsa ortada kesinleşmiş bir icra takibi bulunmayacağından, borçlu hakkında haciz uygulaması da istenemeyeceği ve dolayısıyla geçici aciz vesikası yerine geçecek, alacaklıya tasarrufun iptali davası açma hakkı veren tutanağın düzenlenemeyeceği veya kesin aciz vesikası verilemeyeceği-
İcra takibinin dava açıldıktan sonra yapılmış ve kesinleşmiş olmasının mümkün olduğu, önemli olan yargılama aşamasında borçlu hakkında icra takibinin varlığı olduğu, davada taraf teşkili tamamlandıktan sonra davacı alacağının kesinleşmesi beklenip davaya konu aracın tasarruf tarihindeki gerçek değeri de belirlendikten sonra davanın diğer şartlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekeceği-
Davacının açtığı tasarrufun iptali davasında taşınmazın asıl malikinin kooperatif olması ve borçlu olarak da kooperatif aleyhine takip yapılmış olmasından dolayı davaya kooperatifin de dahil edilmesi ve diğer şartların araştırılmasına geçilmesi gerektiği- Borçlunun kendi adına kayıtlı mallar üzerinde tasarruf yapması ve bu tasarruflar için iptal davası açılması mümkün olduğu gibi borçlunun mamelekinin aktif bölümünü azaltıcı işlemler yapması ya da aktifini artırıcı işlemleri yapmamasının da tasarrufun iptali davalarına konu yapılabileceği- İcra takibinin dava açıldıktan sonra yapılmış ve kesinleşmiş olması dahi mümkün olduğundan davanın reddine gerekçe olarak "genel kurula alındığı sırada kesinleşmiş bir alacak bulunmaması" şeklindeki bir gerekçenin de doğru olmadığı-
11. HD. 05.03.2013 T. E: 2785, K: 4083-
İcra dosyası kapsamından davalı borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, borç tasfiye protokolünden davalı borçlunun içinde bulunduğu borçluların on bankaya 21.153.996,48 Euro borçlu oldukları, davalı borçlu hakkında düzenlenen haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup borçlunun aciz halinde olduğu, davalıların anlaşmalı boşanma ile boşandığı ve dava konusu taşınmazların davalı borçlu tarafından üçüncü kişi eşine bırakıldığı, taşınmazların davalı eşi adına tescil edildiği; kesinleşen mahkeme kararından, davalı üçüncü kişi eşin boşandığı borçlunun soyadını kullanmasına izin verildiği, davalı üçüncü kişinin dilekçesinden üçüncü kişinin dava dışı takip borçluları olan şirketler grubunun hissedarlarından olduğu anlaşılmakla, mahkemece, takip konusu kredi sözleşmelerinin düzeleme tarihi olmadığından tarihler sorularak sözleşme tarihi iptali istenen tasarruflardan önce ise davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne, kredi sözleşmeleri iptali istenen tasarruftan sonra ise, davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Ticari hayatta çeklerin ileri tarihli olarak keşide edildiği sık karşılaşılan bir durum olduğundan, takip dayanağı çeklerin keşide tarihi tasarruf tarihinde sonra olsa da, davacı ve borçlu arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu iddiaları üzerinde durularak, davacı alacağının doğum tarihinin gerektiğinde her iki tarafın ticari defterleri karşılaştırılarak belirlenmesi gerekeceği-
Davacının, alacağını tahsiline engel olmak amacıyla borçlu tarafından yapılan mal kaçırma işlemine karşı, borçlu hakkında takip yapmamış olsa dahi İİK.'nun 284. maddesindeki hak düşürücü süre geçmiş olsa dahi TBK.'nun 19. maddesine dayalı olarak borçlu hakkında "muvazaa davası" açabileceği gibi, aynı işlem için İİK.'nun 277 vd. maddelerine göre bir (tasarrufun iptali davası) da açabileceği-
Vekaletname verilmesinin, iptali gereken tasarruf işlemi niteliğinde olmadığı- Borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. Kanun ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden, borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın kabulünün hatalı olduğu-
Vekaletnamelerin iptali gereken tasarruf işlemi niteliğinde olmadığı, borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. K. ve 213 s. K'da öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden, borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın kabul edilemeyeceği-
Borçlunun, babasının ölümü ile kendisine intikal edecek taşınmazdaki miras payının intikalini önlemek için mirası reddetmiş olması ve mirasın reddi şeklinde gerçekleşen bu tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde alacaklı tarafından dava açılmış olduğundan, mahkemece davanın İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan "tasarrufun iptali" isteğine ilişkin olduğu kabul edilerek, alacaklı tarafından ileri sürülen iptal isteminin, mirasın reddi ile ilgili mahkeme ilamı olmayıp, mirasın reddi suretiyle borçluya geçecek malvarlığının karşılıksız olarak diğer kardeşin malvarlığına aktarması sonucunda oluşan değerin şartları varsa alacaklının alacağı kadar bölümün iptal edilmesi olduğunun düşünülmesi, kardeşler arasında gerçekleştirilen bu tasarrufta davalı borçlunun yasal yönden yararı bulunup bulunmadığının üzerinde durulması, murisin terekesinin borca batık olup olmadığının belirlenerek davalı borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastının bulunup bulunmadığının irdelenmesi, diğer davalının da reddeden mirasçının kötü niyetini bilebilecek durumda olduğu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-