Takibin kesinleşmesinin tasarrufun iptalinin görülebilmesinin zorunluluğu nedeni ile İtirazın iptali davalarının, tasarrufun iptali davaları için bekletici mesele olarak kabul edilmesi gerekeceği-
İcra mahkemesince zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, davacı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca, yedi gün içinde dava açılmaması halinde geçerli bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemece tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ölüm ile kişinin taraf ehliyeti son bulacağı (TMK mad. 28/1) ve aksi sözleşmeden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekilin ya da vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisinin de sonlanacağı (BK. mad. 397), davacılardan biri dava açılmadan önce vefat etmiş olup, davalıların bir kısmı da yargılama sırasında vefat etmiş olduğundan, ölen davacı açısından aktif husumet yokluğu dikkate alınmadan karar verilmesi ve diğer davacılar açısından da vekalet ilişkisinin sona erip ermediği, davaya mirasçılarının devam edip etmeyeceği belirlenmeden eksik inceleme ile karar verilmesinin hatalı olduğu-
İcra mahkemesince zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, davacı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca, yedi gün içinde dava açılmaması halinde, geçerli bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemece tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği- Borçludan aldığı malı elden çıkaran davalıdan, elden çıkardığı tarihindeki gerçek bedelin, alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere tahsiline hükmolunacağı nazara alınarak taşınmazın dördüncü kişiye geçişi için davacıdan talebi sorularak bu kişinin davaya dahil edilmesi halinde delilleri toplanıp yargılamaya devam ile bir hüküm verilmesi gerekeceği- Davacının takibe konu ettiği çeklerin keşide tarihlerinin iptali istenen tasarruftan çok sonra olduğu nazara alınarak, davacının alacağın daha önce doğduğuna dair delilleri mahkemece sorulmadan karar verilemeyeceği- Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birisinin de “davacının, davalıda kesinleşmiş bir alacağı bulunması olduğu-
Davacı taraftan alacağın doğumuna (tasarruftan önce olduğuna) ilişkin delil sorulmadan ve bu konuda davacı vekiline kesin süre verilmeden ve kesin süreye uymamanın sonuçları da hatırlatılmadan -tensiple verilen süre HUMK mad. 163’e uygun olmadığı halde- mahkemece ‘borcun tasarruftan sonra doğması’ nedeniyle davanın reddine karar verilemeyeceği-
Davacının söz konusu katkıyı evlilik birliği içinde yaptığı ve açtığı davaya konu alacağının da tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekli olup, davanın reddine dair verilen karar sonrası dosyaya giren katkı payı alacağı ilamının kesinleştiği ve bu ilama dayalı olarak başlatılan icra dosyasında borçlu aleyhinde alınmış kesin aciz belgesi de dosyaya eklendiğinden, mahkemece davacının alacaklı olduğu icra dosyasına özgü olarak işin tasarrufun iptali davasının esasına girilerek davanın diğer şartları araştırılarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Alacakların temlikine ilişkin açılan tasarrufun iptali davasında, davalılar arasındaki ticari ilişkinin temliklerin yapıldığı sıradaki miktarı, kimin alacaklı olduğu, yapılan temliklerin alacak durumu ile münasip olup olmadığı hususları açıklığa kavuşturularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Haciz işleminin yapıldığı taşınmaz borcun doğumundan sonra davalı borçlu tarafından Ölünceye Kadar Bakma Akdi ile davacı 3.kişiye devredilmiş ve mahcuz ev eşyaları da ekli menkul eşya listesi ile teferruat olarak tapuya şerh edilmiş olup İİK.. mad. 97/a/1, c: 2.gereğince, haczedilen mahcuzları borçlu ile 3.kişinin birlikte elde bulundurduklarından İİK. mad. 97/a'deki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerektiği- Ülkemizde ev eşyalarının tapuya demirbaş/teferruat olarak kaydedilmesi şeklinde bir uygulama olmadığı gibi, borçlu ile 3.kişi arasında yapılan bu işlemlerin, borçluya ait menkullerin haczini engellemeye ve alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işler niteliğinde olduğu ve bu nedenle, alacaklının haklarını etkilemeyeceği-
6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin davanın açılabilmesi için öncelikle kesinleşmiş ve muaccel hale gelmiş bir kamu alacağının bulunması (ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmiş olması ve bu ödeme emrinin kesinleşmiş olması) gerektiği- Ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu tarafından iptal istemiyle Vergi Mahkemesinde açılan ve kabul edilen davaların henüz kesinleşmemiş oldukları görüldüğünden, bu davaların tasarrufun iptali davası için bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davalarının tasarrufun iptali davaları için bekletici mesele yapılması gerekeceği-