Dava tarihinde davacı ile davalının karı koca olmadığı, davacı taraf "borçlu davalının borcunu ödememek amacı ile kendisine ait taşınmazı babası olan diğer davalıya sattığını" öne sürerek BK.nın 18 ve İİK.nın 283. maddeleri uyarınca dava açtığından, davacı tarafın dava konusu taşınmaza ilişkin olarak katkı payı iddiası olmadığına göre olayın aile hukukunu ilgilendiren yönü bulunmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekeceği-
Alacağın bononun tanzim tarihinden önce doğmuş olmasının her zaman mümkün olduğu-  Davacı banka, borçlu davalı ile bononun tanzim tarihinden önce aralarında kredi ilişkisi olduğunu bildirmiş olup sunduğu kredi sözleşmesinde davacı ile davalı borçlunun da aralarında bulunduğu kişilerle genel finansman sözleşmesi yapıldığı ve borcun kaynağını oluşturan hukuki ilişkinin bu sözleşme olduğu anlaşıldığından, kredi sözleşmesi tarihine göre borcun tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü gerektiği-
Borçlu davalının iflasına ilişkin olarak dosya arasında iflas erteleme kararı bulunduğu- Borçlu davalının iflas durumunun araştırılması, gerektiğinde borçlu ile ilgili kesin veya geçici aciz belgesinin istenilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında dava şartı olan kesin veya geçici aciz belgesi sunulması gereği- 5411 s. Bankacılık Kanunu'nun geçici 13. maddesine göre 26.12.2003 tarihinden önce doğmuş bir kredi alacağı olmadığından, davacı bankanın aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunduğu-
11. HD. 09.01.2013 T. E: 2011/15629, K: 261-
İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali iste­ğine ilişkin davada davacı Varlık Yönetim şirketinin aciz belgesi ibrazının zorunlu olmadığı-
Alacaklının, takibin devamını sağlayıcı nitelikteki her takip işlemi ile zamanaşımı kesileceği ve yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı- Alacaklı tarafından, kambiyo senetleri hukukuna ilişkin bir talep dolayısıyla açılan eda davaları ile alacaklı durumundaki davalının itirazını defi yolu ile ileri sürdüğü menfi tespit davalarında da zamanaşımını kesileceği, ancak geçici aciz vesikasına dayanılarak alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davaları ile zamanaşımının kesilmeyeceği-
"Borçlu" ile "onunla işlemde bulunmuş (borçlunun taşınmazını ondan satın almış) üçüncü kişi" hakkında açılan tasarrufun iptali davasının kabulü sonucunda mahkemece verilen "....avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalılardan müştereken ve mütelsesilen tahsiline ilişkin hükmün (ilamın) üçüncü kişi hakkında -taraf olmadığı- "asıl takip dosyası"ndan takibe konulmayıp, üçüncü kişi hakkında ayrı icra takibi yapılması gerekeceği-
Üzerine ipotek tesis edilen aile konutunun ipoteğin kaldırılmasına ilişkin karar henüz kesinleşmeden mülk sahibi olan koca tarafından üçüncü kişiye ipotekle yüklü olarak devredilmesi halinde, mülkün devrine ilişkin tasarruf iptal edilmediği sürece, devredenin eşine ait TMK. mad. 194/1'den kaynaklanan mülkiyet hakkını sınırlandırıcı işleme yönelik dava hakkının kendiliğinden ortadan kalkacağı; mülk elden çıktığına göre taşınmazın mülkiyeti üçüncü kişide oldukça ipotekle ilgili dava hakkının da kalmayacağı; rehinli taşınmazı iktisap eden yeni malikin ipotekle teminat altına alınan borçtan kişisel sorumluluğu kural olarak yok ise de; taşınmazı ipotekle yüklü olarak devralan yeni malikin malın değeriyle sınırlı ayni sorumluluk altında olduğu, bu bakımdan konutun mülkiyetinin devrine ilişkin tasarrufun iptali için davacı tarafından açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak, böyle bir dava açılmış ise neticesi beklenmeli, açılmamış ise davacının ipotekle ilgili dava açma hakkının artık kalmadığı gözetilerek ipoteğin kaldırılması davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemiyle açılan davada, davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlemin davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olduğu, davacının katkı payı alacağının tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunduğu- Taraflar arasında ilyet bağını sağlayan akti bir ilişki bulunmadığı, istekte bulunan şahsın mülkiyet isteme hakkı olmadığından, açılan mal rejimi davalarının genel muvazaa hukuksal sebebine dayanılarak açılan derdest davalarının sonucunun beklenmesine ve mal rejimi davalarının bekletici mesele yapılmasına gerek görülmediği- Muvazaa nedeniyle açılan davalar ister olumlu veya isterse olumsuz sonuçlanmış bulunsun mal rejimi davasının sonucunu kesinlikle etkilemeyeceği- Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde dava değerine göre genel mahkemelerin görevli olduğu-