Vekaletname verilmesinin, iptali gereken tasarruf işlemi niteliğinde olmadığı- Borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. Kanun ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden, borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın kabulünün hatalı olduğu-
Vekaletnamelerin iptali gereken tasarruf işlemi niteliğinde olmadığı, borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. K. ve 213 s. K'da öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden, borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın kabul edilemeyeceği-
Borçlunun, babasının ölümü ile kendisine intikal edecek taşınmazdaki miras payının intikalini önlemek için mirası reddetmiş olması ve mirasın reddi şeklinde gerçekleşen bu tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde alacaklı tarafından dava açılmış olduğundan, mahkemece davanın İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan "tasarrufun iptali" isteğine ilişkin olduğu kabul edilerek, alacaklı tarafından ileri sürülen iptal isteminin, mirasın reddi ile ilgili mahkeme ilamı olmayıp, mirasın reddi suretiyle borçluya geçecek malvarlığının karşılıksız olarak diğer kardeşin malvarlığına aktarması sonucunda oluşan değerin şartları varsa alacaklının alacağı kadar bölümün iptal edilmesi olduğunun düşünülmesi, kardeşler arasında gerçekleştirilen bu tasarrufta davalı borçlunun yasal yönden yararı bulunup bulunmadığının üzerinde durulması, murisin terekesinin borca batık olup olmadığının belirlenerek davalı borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastının bulunup bulunmadığının irdelenmesi, diğer davalının da reddeden mirasçının kötü niyetini bilebilecek durumda olduğu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
“Geçici aciz vesikası”na dayanılarak açılmış olan tasarrufun iptali davasının, takip konusu alacağın bağlı olduğu zamanaşımını kesmeyeceği-
Borçlu hakkında düzenlenmiş kat'i veya geçici aciz belgesinin bulunması zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmış olmasının tasarrufun iptali davaları yönünden bir zorunluluk olmadığı; icra takibinin dava tarihinden sonra da açılabileceği- Takibin iptali üzerine davacı alacaklı yeni takip başlatmış ve bu icra takibi de kesinleşmiş olduğundan, dava koşulu yokluğundan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Takibe konu senedin düzenlenme tarihi, tasarruf tarihinde sonra ise de, davacı vekili, "iptali istenen tasarrufların, alacağın kaynağı olan -müvekkili davacı-alacaklı ile davalı borçlular arasındaki- akaryakıt ticaretinden sonra yapıldığını" iddia ettiğinden, bu yönde delil olarak sunulan fatura, sev irsaliyeleri değerlendirilerek davacıya ait şirket defterleri ile akaryakıt alımında ilişki kurulan dava dışı şirkete ait defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması davacı tarafından gösterilen (dava dışı şirket yetkilisi) tanıkların dinlenmesi, davacı ile dava dışı şirket arasında ticari ilişki belirlendiği takdirde, davacı ile davalı borçluların ticari defterleri üzerinde sözkonusu akaryakıt alışverişinin varlığı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması, savcılık iddianamesinden davacı ile davalı borçlu arasında 18 yıllık ticari ilişki olduğu, bu davanın konusunu oluşturan akaryakıt ticareti ve bu ticarete istinaden gönderilen çeklerle ilgili dolandırıcılık ve zincirleme şekilde sahte resmi belge kullanmak suçu nedeniyle davalı borçlu hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açıldığı anlaşıldığından, ilgili ceza dosyasının istenmesi, davacı ve davalı tanıklarının dinlenmesi tüm deliller birlikte değerlendirilerek takip konusu borcun doğumunun tespit edilmesi gerektiği- Dava koşulu yokluğu nedeniyle reddedilen davada, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Zamanaşımını kesen sebeplerin “dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” ile sınırlı olduğu-
Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğu, takibe konu çekin düzenlenmesine neden olan temeldeki borcun doğum tarihinin tespiti hem tasarrufun iptali hem de istihkak davasının esasına etki edecek mahiyette olduğundan, bu tarihin, alacaklı ve borçlunun ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile saptanabileceği- Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve İİK’nun 97/17. maddesi uyarınca alacaklının karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, borçlu tarafından ticari emtianın büyük bir bölümünün üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde, İİK.’nun -tasarrufun iptaline ilişkin- 280/3 maddesinin uygulama alanı bulacağı-
Borçlu tarafından düzenlenen ibranamede 315.000,00 TL devir bedeli alındığı belirtilmiş ise de ödemeye ilişkin geçerli belge sunulmaması, ibranamenin tek taraflı irade beyanına dayanması, devir tarihinde rayiç bedeli 96.007,00 TL olan taşınmaz için 315.000,00 TL ödenmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, davalı tarafından devir alınan taşınmazda davalı borçlu yetkilisi ile kira sözleşmesi imzalanmış olması nedenleriyle borçlu adına olan tahsis işleminin davalı şirkete devrinin danışıklı olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
26.12.2003 tarihinden önce verilen kredi borçlarına ilişkin takiplerde davacı Halkbankasının, 5411 sayılı Bankacılık Yasasının geçici 13.maddesi gereğince aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunmadığı-
Davalılar arasında muvazaalı olarak tanzim edilen bono ile bu bonoya istinaden yapılan icra takibinin durdurularak iptaline, anılan dosyadan hacizli taşınmazın satışının önlenmesine, muvazaalı senet ve buna dayalı takip ile bu takip dosyasından haciz konulması ve satış işleminin iptaline karar verilmesini talebiyle İİK 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında, "davalıların mali ve içtimai durumları gözetildiğinde 120.000 TLlik paranın ticari bir ilişkiye dayanmadan borç verilebilecek miktar olmadığı, borç verdiği iddia edilen üçüncü kişinin ekonomik durumunun buna müsait olmadığı, davacının destekten yoksun kalma tazminatı alacağının belirlenmesi için açılan davada alınaın bilirkişi raporunda davacı için belirlenen tazminat alacağı ve rapor tarihi ile bononun tanzim tarihi nazara alındığında davalılar arasındaki bu borç-alacak ilişkisinin muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığı, davalı borçlunun hakkındaki takibe itirazda bulunmadığı gibi mal beyanı vermediği halde davacı tarafından yapılan icra takibinde mal beyanı verip haciz konulan taşınmaz hakkında meskeniyet iddiasında bulunduğu, davalılar arasındaki alacak-borç ilişkisin gerçeği yansıttığı yönünden başka delil sunulmadığı, davalılar arasındaki borçlanma ilişkisinin muvazaalı olduğu" anlaşıldığından davanın kabulü ile takip ve dava konusu olan bononun ve bu bonodan dolayı yapılan takibin muvazaalı olduğundan iptaline, takip dosyası ile yapılmış haciz ve diğer işlemlerin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-