Açtığı boşanma davası haklı görülmeyerek reddedilen kocanın eşiyle birlikte yaşamaktan kaçınmasının boşanma sebebi oluşturacağı-
Koca "...iş yerini terketmesi sonucu uğradığı zarar nedeniyle maddi tazminat" isteminde bulunmuş olup; bu istem Türk Medeni Kanununun 174/1. madde kapsamında boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, nispi harca tabi olduğundan; kocanın istemiş olduğu maddi tazminat için peşin nispi harcın tamamlanması için kendisine süre verilmesi gerekeceği-
Davacının açık muvafakati olmamasına rağmen ön inceleme duruşmasına kadar cevap veya ikinci cevap dilekçesi ile tazminat ve yoksulluk nafakası talebinde bulunmayan davalı kadının ilk defa ön inceleme duruşmasında talep ettiği maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası istekleri ile ilgili karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerekeceği-
Hükmün kesinleşmiş olmasının tavzih istenmesine engel olmayacağı-
Kocanın karşılık davası HMK.’nun 133. maddesinde belirtilen sürede açılmamışsa da, karşılık davada kocanın da boşanma ve fer'i niteliğindeki talepleri nazara alındığında, kocanın ve kadının açtığı davaların birlikte görülmesindeki yarar açık olup; karşılık dava hakkında tefrik kararı verilmesi halinde esas davayla birleştirilmesinin zorunluluk arz etmesi ve her iki davanın birlikte incelenmesi usul ekonomisiyle uygun bulunduğundan kocanın davasının da incelenmesi gerekeceği-
Kendisini vekille temsil ettiren kimsenin kabul edilen davası nedeniyle maktu vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yoksulluk nafakası talebinde bulunulmasına karşın bu talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
Açıkça yetki verilmemesi halinde avukatın boşanma davası açıp, bu davayı takip edemeyeceği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 137 ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekirken, ön inceleme işlemlerinin dosya üzerinden yapılarak tahkikat duruşmasına geçilmesinin ve esas hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Babanın yanında kalmalarının bedeni, fikri ve ahlaki gelişimlerine engel olacağı yönünde bir delil ve olgu bulunmadığına göre, 2000 doğumlu çocuğun ifade ettiği görüşe değer verilerek (Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m.3,6) 2001 doğumlu olanın ise fiilen baba yanında bulunuyor olması ve annenin bu çocuğun velayetini istememiş bulunduğu dikkate alınarak her ikisinin de velayetlerinin davalı (baba)'ya bırakılması gerekeceği-