Bilinen son adreste tebligatın yapılamadığı veya bu adresin tebliğe elverişli olmadığı anlaşılmadan doğrudan muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebligat yapılamayacağı, davalıya Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılması ancak mernis adres kaydının bulunmaması halinde mümkün olduğu, açıklanan usule aykırı olarak, ön inceleme duruşma günü davetiyesi davalının adres kayıt sisteminde bulunan adresine "mernis adresi" şerhiyle tebliğe çıkarılmadığına göre (TK md. 23/8) yapılan bu tebligatın geçerli kabul edilemeyeceği,bu durum davalının hukuki dinlenilme hakkını (HMK md. 27) ihlal eden önemli bir usul hatası olup, hükmün bu sebeple bozulması gerektiği -
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışların yanında, davacı-davalı kadının da eşini sürekli azarlayıp küçük düşürücü sözler söylediği, aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşıldığından, gerçekleşen bu duruma göre erkeğin de dava açmakta haklı olduğu, öyleyse erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirdiği-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu (HMK.m.297/2). Buna göre, kadının boşanma davası ve fer'ilerini göstermeyen bir hüküm, usulüne uygun olarak tefhim edilmiş sayılamayacağı- Başka bir ifade ile, son oturumda usulüne uygun olarak tefhim edilmiş ve hukuki varlık kazanmış bir hükmün mevcut olmadığı-
Tarafların anlaşmalı boşanma davasının 06.03.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında tarafların anlaşma sağlayamamaları üzerine taraflara delillerim sunmaları için süre verilmiş, ancak dilekçeler aşaması tam gerçekleştirilmeden ve tarafların anlaşıp anlaşamadıkları konuların tespiti için yeniden ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikata geçilerek hüküm kurulduğundan, açıklanan hususlar usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olduğu, akrabalık veya diğer bir yakınlığın başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı - Davalı-davacı kadının eşini aşağıladığı, eşini sevmediğini, zorla evlendiğini söylediği anlaşıldığından davacı-davalı erkeğin de dava açmakta haklı olduğu-
Tarafların her türlü ikrarı hakimi bağlamayacağı gibi, boşanma ve ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe bunlar ispatlanmış sayılmayacağından, erkek mahkeme huzurundan ayrılmadan önce eşini aldattığını beyan etmiş olsa bile, kadın erkeğin bu beyanı üzerine tanıklarını dinletmekten vazgeçtiği için evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat edememiş olacağından boşanmaya karar verilemeyeceği-
Davacı erkeğin kademeli isteklerinden boşanma davası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek davacı erkeğin açtığı boşanma davası ve davalı kadın tarafından açılan birleşen boşanma davası hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Davacı erkek tarafından açılan boşanma davası hakkında hüküm kurulmamış olmasının açıkça kanuna aykırılık teşkil ettiği- 
Davacı kadının, ziynet alacağının, gösterdiği delillerle kanıtlanamadığı, ancak, dava dilekçesinde ve delil listesinde "yemin" deliline dayandığı halde, kadına yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadığı, bu nedenle, mahkemece ziynet alacağı istemiyle ilgili olarak davacı kadına diğer tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak, kabul edildiği takdirde usulünce yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi ve gerçekleşecek sonuca bir karar verilmesi gerekeceği –
Mirasçılık belgesine göre, davalı-karşı davacının öldüğü anlaşıldığından, erkek eşin açtığı boşanma davasının konusuz kaldığı –
Davalı-karşı davacı kadının da eşine hakaret edip aşağıladığı ve az da olsa kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacı-karşı davalının da boşanma talebinin kabulü gerekeceği, ancak; davacı-karşı davalı erkek, kadının davasının kabulü ve boşanma hükmünü temyizin kapsamı dışında bırakmış ve boşanma hükmü usulen kesinleştiğinden, erkeğin boşanma talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığı ve davadaki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ile vekalet ücretine ilişkin karar verilmesi gerekeceği –