4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 184. maddesinde "'boşanmada yargılama usulü" ayrıca düzenlenmiş; anılan maddenin ilk fıkrasında ‘"boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na tabidir” hükmüne yer verilerek, maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının genel yargılama usulüne tabi olduğu - Cevap dilekçesinde davalı kadın, davacı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği vakıasına dayanmadığı, ikinci cevap dilekçesi de vermediği halde, mahkemece bu şekildeki tanık beyanı esas alınarak davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerekeceği -
Davalı-karşı davacı kadının bipolar duygulanım bozukluğu (F31) ve unipoler depresyon rahatsızlığı sebebiyle tedavi gördüğü anlaşıldığından, davada, davalı-karşı davacı kadının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğruladığından, bu durumda mahkemece yapılacak iş; Türk Medeni Kanunu'nun 405. ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca davalı-karşı davacı kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibaret olduğu- Türk Medeni Kanunu'nun 409/2. maddesinde "akıl hastalığı veya akıl zayıflığı iddiası halinde bu durumun ancak resmi sağlık kurulu raporu" ile tespit edileceği-
Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığı, bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK m. 166/1-2) olarak görülmesi gerekeceği -
Yerel mahkemece, kararında boşanma davasına sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş ancak davacının ve davalının "kusurlu davranışlarının neler olduğu” gösterilmediğinden, yerel mahkeme, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıaları kusur olarak nitelendirdiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklamak zorunda olduğu, bu nedenle, gerekçesiz şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirdiği -
Aile mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği- Davacı kadının birlik görevlerini ihmal etmesine karşılık, davalı erkeğin de eşine karşı aşırı kıskançlık gösterdiği, hakaret ve tehdit ettiği anlaşıldığından, gerçekleşen bu duruma göre davalı erkeğin, davacı kadına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda "daha fazla" kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, tarafların eşit kusurlu kabul edilemeyeceği - Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği -
Kadın tarafından açılan davanın erkek tarafından açılmış olan boşanma dava dosyası üzerinde birleştirilerek, her iki davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiği-
Boşanmaya sebep olan davalıdan kaynaklanan kusurlar, davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığından, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları oluşmadığından, davalı kadın yararına manevi tazminat verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği- Boşanma kararıyla birlikte hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat, boşanma kararının kesinleşmesiyle muaccel hale geleceği, boşanma kararı kesinleşmeden tazminatlar istenebilirlik kazanmayacağı- Bir alacak muacceliyet kazanmadan da faize hükmedilemeyeceğinden, o halde, boşanma kararıyla birlikte hüküm altına alınan tazminatlara, talep edilmiş olması koşuluyla, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren yasal faize hükmedileceği, bu husus nazara alınmadan hüküm altına alınan maddi tazminata dava tarihinden geçerli olarak şekilde yasal faiz yürütülmesine karar verilemeyeceği-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışların yanında, davacı-davalı kadının da eşini sürekli azarlayıp küçük düşürücü sözler söylediği, aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşıldığından, gerçekleşen bu duruma göre erkeğin de dava açmakta haklı olduğu, öyleyse erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirdiği-
Bilinen son adreste tebligatın yapılamadığı veya bu adresin tebliğe elverişli olmadığı anlaşılmadan doğrudan muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebligat yapılamayacağı, davalıya Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılması ancak mernis adres kaydının bulunmaması halinde mümkün olduğu, açıklanan usule aykırı olarak, ön inceleme duruşma günü davetiyesi davalının adres kayıt sisteminde bulunan adresine "mernis adresi" şerhiyle tebliğe çıkarılmadığına göre (TK md. 23/8) yapılan bu tebligatın geçerli kabul edilemeyeceği,bu durum davalının hukuki dinlenilme hakkını (HMK md. 27) ihlal eden önemli bir usul hatası olup, hükmün bu sebeple bozulması gerektiği -
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu (HMK.m.297/2). Buna göre, kadının boşanma davası ve fer'ilerini göstermeyen bir hüküm, usulüne uygun olarak tefhim edilmiş sayılamayacağı- Başka bir ifade ile, son oturumda usulüne uygun olarak tefhim edilmiş ve hukuki varlık kazanmış bir hükmün mevcut olmadığı-