İCRA VE İFLÂS KANUNU > 6 - İflâs Yoliyle Takip > - III - KAMBİYO SENETLERİ (ÇEK, POLİÇE VE EMRE MUHARRER SENET) HAKKINDAKİ HUSUSİ TAKİP USULLERİ: > - A) Haciz yolu ile takip: > Madde 168 - Ödeme emri
Alacaklının takip borçlusuna babasından kalan taşınmaz için icra mahkemesinden yetki alıp ortaklığın giderilmesi davası açmasının, alacağın bağlı olduğu zamanaşımını kesmeyeceği—
Çeke atıf yazılmayan satış sözleşmesindeki özel yetki kaydına dayanılarak, bu çek hakkında satış sözleşmesinde öngörülen yetkili yerde icra takibi yapılamayacağı—
Sahip olduğu taşınır ve taşınmaz malları hakkında (bunların değerlerini de belirterek) ayrıntılı bilgi içermeyen ve yaşam tarzına göre geçim kaynaklarını, borcunu ne şekilde ödeyeceğini açıkça dilekçesinde belirtmeyen borçlunun bu eyleminin «mal beyanında bulunmama» suçunu (İİK. 337) oluşturacağı—
Kural olarak borçlunun itiraz hakkı kendisine ödeme emrinin tebliği ile doğarsa da, borçlunun, kendisine ödeme emrinin tebliğini beklemeden -alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesini taşıması halinde- icra mahkemesine yapacağı itirazın (ve şikayetin) icra mahkemesince «süreden ret» edilmeden inceleneceği—
Aval veren kimsenin (avalistin), lehine aval verdiği kimse gibi senet bedelinden sorumlu olduğu- Senet bedelinden sorumlu olmayan kişi lehine ve-rilen avalin sonuç doğurmayacağı—
Takip alacaklısının (hamilinin) kötüniyetli olduğu (senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği) iddia ve takip hukukuna açısından geçerli bir (yazılı) belge ile kanıtlanmadıkça, keşidecinin lehtara karşı ileri sürebileceği -«ödeme» «takas» «bedelsizlik» gibi- kişisel def’ileri -vadeden önceki «temlik cirosu» ile senede hamil alan- takip alacaklısına ileri süremeyeceği (TTK. 690; şimdi; Yeni TTK. mad. 778 ve 599; şimdi; Yeni TTK. mad. 687) (Hâmilin bonoyu ciro yoluyla alırken, bile bile borçlunun zararına hareket ettiği (kötüniyetli olduğu) kanıtlanmadıkça, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan borçlunun «keşideci veya önceki hamillerden birisi ile, kendisi arasındaki» veya «keşidecinin, lehtarla kendisi arasındaki» ilişkiden doğan def’ileri, hâmile karşı ileri süremeyeceği)—