Çeklerin kaybolması nedeniyle açılan davada verilmiş olan “iptal kararı”nın, bir ilam olmayıp, ”tesbit kararı” niteliğinde olduğu, hasımsız olarak verilmiş olduğundan, çeki ciro ile ele geçirerek takipte bulunmuş olan alacaklıya karşı ileri sürülemeyeceği-
İcra mahkemesine başvurarak “takip konusu çeklerde ad ve soyadının yazılı olmadığı gibi, imzasının da bulunmadığını” bildirmiş olan borçlunun, bu suretle “borca itiraz”da bulunmuş sayılacağı-
Süresinde muhatap bankaya ibraz edildiği halde bankaca “ibraz tarihi” yazılmadığı için “adi havale” hükmünde olan (çek sayılmayan) belgeye dayanarak yapılan genel haciz yolu ile takibin kesinleşmesinden sonra işleyecek zamanaşımı süresinin on yıl olduğu-
Firmayı temsil konusunda kendisine geniş yetkiler verilen vekilin “ticari mümessil“ sayılabilmesi için, borçlunun ticarethane sahibi olması ve vekaletnamenin de ticaret siciline kaydedilmesinin zorunlu olduğu-
“Takip”te ve düzenlenen “ödeme emri”nde ‘taraf’ olmayan kişiye gönderilen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İcra mahkemesince yetkisizliğine karar verilen icra dairesinde yapılan takiple zamanaşımının kesilmiş olacağı, daha sonra yetkili icra dairesinde yapılan takibin, önceki takibin devamı sayılacağı-
Yetki sözleşmesinde öngörülen yetkili icra dairesinde icra takibi yapılabileceği (6100 sayılı yeni HMK. 17 uyarınca “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça icra takibi sadece yetki sözleşmesinde belirtilen yerde yapılabilecektir.)-